2.7.1. İzmir Liman
Kenti
İzmir, M.Ö.3000 yıllarına uzanan bir tarihe sahip, Gediz
nehrinin denize kavuştuğu büyük ve korumalı bir körfezin kıyısında kurulmuştur.
M.Ö. II. Yüzyılda, bir liman kenti olan İzmir, birçok uygarlıklara hizmet
etmiştir. Anadolu tarihinin en eski yerleşim merkezleri ve ünlü liman kentleri
olan Efes, Teos, Milet ve Priene limanlarının yok olmasıyla İzmir limanı önem
kazanmaya başladı. 3000 yılı aşan tarihi boyunca liman kenti olma özelliğini
hiç yitirmedi.
İzmir, 15. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı hâkimiyetine
girdi. Bu tarihten itibaren Hindistan, Çin, İran ve Anadolu'dan uzun mesafe
kervanlarıyla gelen ürünlerin ve Batı Anadolu'da üretilen tarımsal ve madensel
hammaddelerin, Avrupa'ya taşınmasında; Avrupa'dan gelen mamul ürünlerinin
Anadolu'ya iletilmesinde önemli bir rol oynadı.
16. Yüzyıldan sonra İzmir'in bir ihracat merkezi olarak
özelliği arttı. 1620'de Osmanlı Devletinin pamuk ihracatını yasallaştırması ve
buna yönelik pamuk dikim alanlarının genişletilmesi, İzmir'in ticaret merkezi
olarak gelişmesini hızlandıran bir faktör olarak göze çarpar. Bu dönemde kent
İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarların gözdesi olur.(1)
18. ve 19. yüzyıllarda uzun mesafe ticaretinin yerini Gediz,
Küçük-Büyük Menderes ve Bakırçay Havzalarında yetişen ürünler aldı. Avrupa'nın
yeni gelişen sanayi nüfusu ve şehirlerince talep edilen maden ve tarım
ürünlerinin ticareti İzmir’den yapılmaya başlandı.
19. yüzyılda, İzmir'in ekonomisi, Avrupa ülkeleri ile
sürdürülen ticarete bağlı olarak gelişirken, deniz ticaretini çağa uygun
koşullarda gerçekleştirebilmek açısından yeni limana ihtiyaç duyulur. Bu
ihtiyacı karşılamak üzere liman inşa imtiyazına sahip olan İngiliz ve
Fransızlar Konak-Pasaport arasında 4 km. uzunluğunda ve 1,5 m. derinliğindeki
rıhtım, 1200 m. civarındaki mendireği inşa ederek 1875 yılında Pasaport
Limanını hizmete sokarlar.
Liman yatırımının devamı niteliğindeki İzmir-Kasaba ve
İzmir-Aydın demiryolları, İngiliz ve Fransızlar tarafından inşa edilir. Amaç
olabildiğince hızlı ve ekonomik şekilde Ege Bölgesi'nin zenginliğini Avrupa'ya
taşımaktır. Yerli komisyoncularca Ege Bölgesinden toplanan ürünler, deve
kervanları ve demiryolu ağı vasıtasıyla İzmir'e taşınır. İzmir’deki ambar ve
hanlarda işlenen ve tasniften geçirilen ürünler kısmen ambalajlanarak Pasaport
Limanından Avrupa'ya ihraç edilirdi.
19. yüzyıla kadar Avrupa'dan İzmir'e doğru olan tüccar
akını, kentin çok uluslu bir yapı oluşturmasına neden oldu. Bu yüzyılın ikinci
yarısında İzmir'in fiziksel görünümü de değişmeye başladı. Yoğun ticari
faaliyetler sonucu ticarethaneler, bürolar, dükkânlar, mağazalar, bankalar,
sigorta ve nakliye şirketleri, posta işlemleri, konsolosluklar gibi fonksiyonlar
oluştu. (2) 1862'de İzmir Ticaret Mahkemesi, 1885'te İzmir Ticaret Odası ve
1891'de İzmir Ticaret Borsası kuruldu. (3)
2.7.2. Ticaret
1620’de pamuk ihracı yasallaşınca Ege'de pamuk ekim alanları
genişledi. İzmir, imparatorluğun Halep gibi diğer ihraç merkezlerini geride
bırakmasında pamuğun büyük rolü oldu. Fransızlar tarım ürünlerinde, İngilizler
pamuk ve pamuklu dokumada, Hollandalılar ipek ve tiftik alımında ilk sırayı
aldılar.
Coğrafi keşifler sonrasında İngiltere, Fransa, Hollanda gibi
Avrupa devletlerinin ticari aktörler olarak dünyanın her yerine uzanmaları,
İzmir’i de etkileyen bir gelişme oldu. Belirtilen bu devletlerin tüccarları,
16.yüzyılda İzmir, Rodos’un batı ticaretinde yitirdiği yeri almaya başladı. (4)
Osmanlı Devleti’nden aldıkları ayrıcalıklarla yeni dönemin en faal ticaret
adamları olarak öne çıktılar. Bu tüccarlar İzmir’e yerleştiler ve ticari
faaliyetlerini buradan sürdürdüler.
Batı Avrupa, sanayi devriminden sonra tarımsal ürünlere ve
hammaddeye aşırı ihtiyaç duyması, Amerikan Bağımsızlık Savaşı nedeniyle
İngilizlerin tekstil sanayisi için acil ihtiyaç duydukları pamuğu temin
edemeyişi, Osmanlı topraklarında, özellikle Batı Anadolu’da pamuk tarımını
canlandırdı. Bu gelişmeler, Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın sonlarında pamuk
tarımının patlama sebebi olarak kabul edildi. Verimli Ege topraklarında dış
talebi karşılamak için pamuk üretilmeye başlandı. Avrupalılar tarafından getirilen
pamuk tohumları, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz vadilerindeki verimli
ovalarda ekilmeye başlandı. Artan üretime bağlı olarak İzmir’de dünyanın büyük
bir pamuk pazarı oluştu. 18.yy boyunca ticari üstünlüğü sağlayan Fransızların,
limana giriş yapan gemilerin yarıdan fazlası Fransız bayrağı taşıyordu.
Yüzyılın sonunda İskenderiye'de 4, Selanik'te 9, İstanbul'da 11, İzmir'de ise
29 Fransız ticarethanesi bulunuyordu. (5)
İzmir’in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında, Doğu
Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete girişen
İngilizlerin tutunma çabalarının da etkisi oldu. Ticaret yapan unsurların
çoğalması hem rekabeti artırdı hem de talep olunan ürünlerin çeşitlenmesine
neden oldu. Geleneksel ürün olan baharatın yanında yünlüler, pamuklular ve kuru
meyveler gibi mallar da yer almaya başladı. İzmir, verimli iç bölgelerde
üretilen malların dış satım limanı konumuna gelmesinden dolayı, bu ürünleri
arayan tüccarların yeni yerleşim yeri olma özelliğini kazandı. 17. yüzyılın
ortalarından itibaren Uzakdoğu ipeklerinin de doğrudan İzmir’e gelmeye
başlamasıyla gerek ekonomi, gerekse nüfus açısından girdiği büyüme sürecini
devam ettirdi.(6)
19.yüzyılda İngilizler devlet üzerinde etkisinin artırdı.
Napolyon'un genişleme politikasıyla Fransızların rolü giderek azalmaya başladı.
1850'lerden sonra küreselleşmenin ivme kazanması, ekonomik ilişkileri üst
düzeye yükseltti. Sanayileşen ülkeler hammaddeyi ucuza mal etmek ve pazar elde
etme konularında büyük bir mücadeleye girdi. Avrupa’nın hammadde kaynağı ve
işlenmiş ürün pazarı olarak nitelediği ve doğal yayılma alanı olarak gördüğü
Osmanlı, bir yandan geleneksel yapısındaki çözülmelerle mücadele ederken, diğer
yandan da değişime ayak uydurmaya çalıştı. Ancak maliyeti nedeniyle devlet
yatırım yapmak yerine tarım, ticaret ve sanayide denetleyici ve düzenleyici bir
rolle yetindi.
1770-1870 yıllarını kapsayan yaklaşık yüz yıllık dönemde
İzmir, ticaretteki aracı işlevinden sıyrıldı. İç bölgesinin değerli tarım
ürünlerini, dünya pazarlarına aktaran bir çıkış noktası ve limanı konumunu
kazandı. Başta pamuk olmak üzere, afyon, kuru üzüm, kuru incir, palamut, doğal
kök boya, zeytinyağı, sabun vb. yerel ürünlerin ihracı önem kazanmaya başladı.
Bu nedenle İzmir’in arka bölgesinde de bir canlanma ve ekonomik refah gözlendi.
1872'de ihracatta ilk sırayı alan pamuk, 1886’da 5. sıraya
düştü. Aynı yıllarda üzümün payı P’lere yükseldi. Pamuğun azalmasının iki
nedeni vardı. Bunlardan birincisi, ordunun ihtiyaçları nedeniyle pamuklu dokuma
alanında yapılan yatırımlar iç tüketimde talebi artırdı. İkincisi ise, Amerikan
iç savaşının sona ermesiyle İngiltere'nin pamuğa olan talebinin azalmasıydı.
(7)
19. Yüzyıl İzmir Ticareti
| ||
Yıllar
|
İthalat (FF)
|
İhracat (FF)
|
1839
|
17.029.000
|
35.856.000
|
1850
|
31.031.000
|
36.227.000
|
1860
|
59.663.000
|
46.159.000
|
1872
|
86.846.000
|
121.671.000
|
1878
|
103.497.000
|
88.514.910
|
1891
|
71.000.000
|
94.000.000
|
Kaynak: Doç Dr. Kemal Arı İzmir’den Bakışla Türkiye’de Kabotaj. İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yayını İzmir 2009 s.119
Bu yüz yıllık dönemde, İzmir limanından yapılan ihracatta on
kata ulaşan bir artış oldu. 1852 yılında limana giren buharlı gemi sayısı 255
iken, 1862 ‘de 592; 72’de 710; 86’da 1299; 89’da 1385 oldu. Şehrin 1850’de
toplam dış ticaretteki payı %7,5 iken 1870’de 0’a yükseldi. Aynı tarihlerde
ithalatın ’si, ihracatın C’ü İzmir'den gerçekleşiyordu. İzmir liman kenti,
imparatorluğun en büyük ihracat merkezi oldu. (8)
2.7.3. Liman
İzmir limanı, M. Ö. II. yüzyıla kadar dayanır ve liman
olarak birçok uygarlıklara hizmet eder. 15.yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine
geçtikten sonra da bir ticaret merkezi olarak görevini sürdürür. Başlarda
Osmanlı başkentinin ve ordusunun tahılını, meyvesini ve ipliğini sağlayan, daha
sonra da uzun mesafe kervanlarıyla Hindistan, Çin, İran ve Anadolu'dan gelen
ürünlerin birleştiği ve denizyoluyla Avrupa'ya gönderildiği önemli bir liman
oldu.
1596-1610 yılları arasında Hıristiyan Avrupa’nın tüccarları,
Doğu Ege limanları arasından Batı Anadolu ürünlerinin transit limanı olarak
geliştirmek üzere İzmir’i seçtiler. Ticarette bu odak değişikliği, Atlantik
kıyısı ticaret kumpanyalarının daha önce Fransız ve Venedik egemenliğinde olan
Akdeniz ticaret dünyasına girmesiyle çakıştı. Venedikliler, Hollanda ve İngiliz
rekabetinden ciddi olarak etkilendi. (9)
İzmir’in liman kenti olarak yükselişi, genelde Halep’teki
ipek darlığına bağlanır. “1622-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı nedeniyle kervan
ticareti kesintiye uğradı. Bu durumda çaresiz kalan Avrupa ve Osmanlı
tüccarları, daha güvenli ve daha ucuz bir Pazar olan İzmir’e yöneldi” denilir
ise de; İzmir, yalnızca ipeğin değil, Batı Anadolu ürünlerinin de bir dağıtım
merkezi olarak ticarette yerini aldı.(10) Oysa İzmir’in çarpıcı bir hızla
büyümesinin temelinde ipek değil, Avrupa’nın Batı Anadolu ürünlerine artan
talebi, Osmanlı toplumu, ekonomisi ve siyasal politikasındaki dönüşüm ve Batılı
tüccarların başkalaşan rolü yatıyordu. (11)
17. yüzyıl boyunca devam eden İzmir’in büyüme süreci, 18.
yüzyılda da artarak devam etti. 1740′dan sonra ikinci büyüme evresi
diyebileceğimiz daha canlı bir dönemi yaşadı. Bu büyüme evresi, İzmir’i bir
uluslararası liman kenti statüsünden, dünya ticaret merkezi statüsüne taşıdı.
Bu dönemde İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya ekonomisi ile eklemlendiği
bir kent oldu. 1650-1750 yılları arasında İzmir, kıtalararası ticarette aracı
duruma geldi. (12)
İzmir Limanı’nda 19. Yüzyılda Gemi Giriş Çıkışları
(1863–1888)
İzmir Limanı’nda 19. Yüzyılda Gemi Giriş Çıkışları (1863–1888)
Giriş (Adet)
|
Çıkış (Adet)
| ||||
Yıllar
|
Vapur
|
Yelkenli
|
Vapur
|
Yelkenli
|
Tonaj
|
1863
|
592
|
956
|
590
|
1009
|
507.800
|
1873
|
640
|
950
|
643
|
801
|
0
|
1883
|
855
|
120
|
843
|
108
|
0
|
1886
|
1.299
|
102
|
1.304
|
115
|
1.340.000
|
1887
|
1.316
|
282
|
1.314
|
318
|
1.537.812
|
1888
|
1.385
|
373
|
1.381
|
282
|
1.581.011
|
Kaynak: Dr.Hüseyin Topuz. XIX.Yüzyıl Osmanlı Limanlarında Gerçekleşen Ticaret Hacmi ve Dış Ticaretine Yönelik Bir Analiz (1878-1913)
18. ve 19 yüzyıllarda İzmir, bir “altın çağ” yaşayarak, Doğu
Akdeniz’in en önemli liman kenti haline geldi. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin
önde gelen ihraç limanları arasında ilk sıralarda yer aldı.
2.7.4. Demiryolu ve Garların İnşası
a. İzmir-Aydın
Demiryolu
İzmir-Aydım demiryolu hattının yapımına talip olan
İngilizler için, Aydın’a yakın çevresinde bulunan zengin maden ve kömür
yataklarının Avrupa sanayisinin ihtiyacınının karşılanması bakımından çok
önemliydi. İngilizler, İzmir-Aydın arası demiryolu hattının yapılmasıyla bu
madenlerin işletetilmesi, üretilen maden ve kömürü ülkelerine ve Avrupa sanayi
ülkelerine pazarlanması ve aynı zamanda bunların denizyolu taşımasının da
İngiliz bayraklı gemilerle yapılması amaçlandı.
Robert Wilkin adında İzmirli bir İngiliz müteşebbis, İngiliz
elçisinin katkılarıyla İzmir-Aydın demiryolu hattının imtiyazını, 1856 yılında
Osmanlı devletinden aldı. (13) Robert
Wilkin ve ortakları 1857’de aldıkları bu imtiyazı İngiltere’de Sir Joseph
Paxton, George Whyte, Augustus William Rixon ve William Jackson, adlı kişilere
sattılar. İmtiyazı alan bu kişiler hemen. “Smyrna & Aidin Railway”. şirketini
kurdular. Şirket, 22 Eylül 1857’de ilk demiryolunun temeli, adı Punta olan
yerde büyük bir tören düzenlenerek atılır. (14)
Temel atma töreninin üzerinden bir yıl sonra demiryolu
başlangıç noktasına bir istasyon yapım çalışmaları başladı. 30 Ekim 1858’de o
günkü adı Punta olan günümüzda ise Alsancak Gar binasının temeli atıldı.
1857’de yapımına başlanan hattın ilk 23 km’lik bölümü, 27
Ocak 1860’da işletmeye açıldı. 130 km uzunluğundaki hattın geri kalan kısmı
1866’da tamamlandı. Ancak sadece 130 km ile sınırlı kalmayan bu demiryolu zaman
içinde 609 kilometreye ulaştı ve İzmir’in verimli hinterlandı olan tüm Ege
Bölgesi’nde yayıldı. İngilizler için bu hat, onların yaptıkları diğer demiryolu
yatırımlarından daha büyük bir önem taşıyordu. 19.yüzyıl sonunda bu hatta iki
milyon yolcu ve üçyüzbin ton civarı yük taşınıyordu. (15)
b. İzmir-Kasaba
Demiryolu
İngilizler Batı Anadolu’da Gediz Nehri’nin kıyılarında
önemli bir havza olan Gediz Havzasında, dünyanın en kaliteli çekirdeksiz
üzümler üretilmekte, diğer tarafta yüz binlerce meşe ağacının palamutlarından
deri sanayinde kullanılan yağlar elde edilmektedir. Bu nedenle İzmir-Kasaba
arasında bir demiryolu hattı planlandı.
İzmir’de bulunan Avrupalı iki tacir, biri İngiliz A. Edwards (Tarafsız
gazetesinin de sahibi) ve diğeri Hollandalı M. Keun, 1859 yılında ikinci bir
demiryolu hattının inşası için Osmanlı İmparatorluğu'ndan yeni bir imtiyaz elde
ettiler.(16)
Edward Price adlı bir İngiliz girişimci, %6 kâr garantisiyle
4 Temmuz 1863’te İzmir-Kasaba Temdidi demiryolu hattının imtiyazını Babıâli’den
almayı başardı. Edward Price bu imtiyazı kullanmak amacıyla “Smyrna-Cassaba
Railway Company” adlı şirketi kurarak hattın yapım çalışmalarına 1864’te
başladı.
Çalışmalar hızla ilerler ve bir kolu İzmir'deki Avrupalı
tüccarların hali vakti yerinde ailelerinin yaşadığı banliyö olan Bornova'ya
varan hat 1865 yılında Kasaba'ya kadar hat 1866 ve Manisa'ya kadar olan hatta
1888 de tamamlanır. 19.yüzyılın sonunda İzmir-Kasaaba-Manisa hattında 1,5
milyon yolcu ve 115.000 ton civarında yük taşınmıştır. (17)
Smyrna-Cassaba Railway Company şirketi merkez garını şehir
merkezine en yakın hatta, Basmahane'deki eski kumaş basımhanesinin bulunduğu
yere kurmayı seçer. Burası ticaret merkezine ve limana götüren çok sayıda yola
ve kervan yolunu merkeze bağlayan yola bakmaktadır.
2.7.5. Liman ve
Rıhtımların İnşası
İzmir’in ticaret merkezi olarak yükselişi, ticari hayatının
daha düzenli bir hale gelmesi, 1850'lerden itibaren bir dizi yatırımların
yapılmasını, ticaretin daha akıcı olmasını gerektiriyordu. Zira ulaşım
teknolojisindeki gelişmeler, özellikle demiryollarının, buharlı ve yüksek
tonajlı gemilerin İzmir'e gelmesi, kente liman ve rıhtım yapımını ön plana
çıkardı.
İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba demiryolları, İzmir limanının
hinterlandı ile bağlantısını kolaylaştırıp süratlendirince, bir taraftan bu
sürati limana aktarmak, diğer taraftan ihracat ve ithalatta meydana gelecek
artışlara cevap verebilmek için gemi yükleme ve boşaltma işlerinin
hızlandırılmasına ihtiyaç duyuldu. Bu da ancak, gemilerin doğrudan
yanaşabilecekleri bir rıhtımın inşası ile mümkün olabilirdi.
İzmirli üç İngiliz tacir, John Charnau, Alfred Barker ve
George Guarranico İzmir limanı ve rıhtımını inşa etmek için Osmanlı
hükümetinden imtiyaz talep ettiler. 27 Kasım 1867'de rıhtım ve liman inşaatı
anlaşması imzalandı. Oniki maddeden oluşan bu anlaşmanın 1’nci madesine göre,
İzmir rıhtımı inşaatı ve kullanılmasının, şartnameye uygun olarak 30 yıl
müddetle bu üç ortağın kuracakları şirkete verilecek. Yapılacak işler karşılığında imtiyaz sahibi
olan bu kişiler, otuz yıl limana gelen gemilerin yüklenen ve boşaltılan mallar
üzerinden ücret alacak ve deniz üzerine yapılan dolgulardan kazanılan
toprakların da sahibi olacak. Ancak denizden kazanılan toprakların şirketçe
satışı sırasında gerekli harç ve resimleri devletçe alınacak. (18)
John Charnau, Alfred Barker ve George Guarranico, 27 Aralık
1867’de, İzmir Rıhtımı Anonim Kumpanyası’nı, “Building the Quay of Izmir”
kurarlar. İmtiyaz sahipleri 1868 yılında proje konusunda uzman Cherburg ve
Marsilya limanlarını inşa eden Fransız Dussaud Kardeşlere ihale ederler. 1869
yılında rıhtım imtiyazını devralan Dussaud Kardeşlere Osmanlı yönetimi,
inşaatın tamamlanması için 5 sene müddet verir. Şirket öncelikle liman
bölgesini yapmaya başlar. Ancak verilen sürede inşaatı tamamlayamaz ve şirkete
iki kez daha ek süre verilir. Rıhtım, gümrük karşısındaki 75 metrelik alan
dışında 1876 başında tamamlanır. (19) Rıhtımın getirdiği kolaylıklar nedeniyle,
1878'de 75 metrelik alanın limana ilave edilmesi, Gediz Nehri’nin üç mil kadar
aşağıdan denize dökülmesi kararlaştırılır. (20)
Bin iki yüz metrelik bir koruma mendireğiyle rıhtımlar,
teknik planda ve şehircilik düzeyinde gerçek bir başarı elde edilir. İzmir,
dört kilometrelik daimi rıhtımıyla modern bir görüntüye sahip ve aynı zamanda
bir gezinti yeri olan “Kordon”, şehir sakinleri için bir çekim merkezi oldu.
Dussaud Kardeşler, rıhtım inşaatında denizin
doldurulmasından kazanılan dolgu, kıyıdan 18 metrelik alanı rıhtıma ait, kalan
kısmı Kordon’da büyük bir arazi Dussaud Kardeşler’in mülkiyetine geçti. Burası
bir süre sonra şehrin en güzide semti oldu. Buraya bankaların, denizcilik ve
ticari şirketlerin, sigorta ajanslarının gelmesiyle İzmir’in ticaret merkezi
oldu.
Dussaud kardeşler, rıhtım ve gümrük binasının inşaatını
tamamladıktan sonra anlaşma hükümleri gereğince, rıhtımdan çıkarılacak
mallardan alınacak resim, şirket tarafından tahsil edilecek ve bu resimler
gümrük idaresinin yeni daireye taşınmasından itibaren, anlaşmaya ekli
tarifedeki miktarlar üzerinden alınacaktı. Elde edilen gayrisafi hâsılatın
’si devlete ait alacağı Meclis’i Vükelaca uygun bulundu ve bu karar 13
Mayıs 1878’de padişah tarafından onandı. oranındaki hükümetin payı, yine
Meclis’i Vükela kararıyla İzmir Belediyesi’ne devredildi. Bu tarihten itibaren
şirket, ücret almak suretiyle çalışmaya başladı.
İngilizler, bu sefer de tarifeyi çok yüksek bulmalarından
dolayı itiraz seslerini yükselttiler. İngilizlerin şiddetli itirazları sonucu
İzmir Belediyesine verilen oranından feragat edildi. (21) Hükümet, 31 Temmuz 1883 tarihinde dokuz
maddelik yeni bir anlaşmayla rıhtım ücretlerini yeniden tespit etti ve
yürürlüğe koydu.
İzmir’deki İngiliz tüccarları rıhtım ücret tarifesinin
yüksek tutulduğunu, Fransız ve Alman gemilerine daha düşük bir tarife
uygulandığı yolundaki şikayetleri tekrar başladı. Ücretleri indirme hususundaki
gayretleri sonuç vermeyince kendi aralarında birleşerek rıhtım imtiyazını satın
almaya karar verdiler. A. Edwards ve C. W. Wallis adlarında iki tüccar
600,000,- Sterlin sermayeli “İzmir Rıhtımları Limited Şirketi”ni kurarak
Dussaudlarla müzakerelere başladılar. (22) Ancak, Dussadlarla yapılan
anlaşmada, imtiyazın satılabileceğine dair bir hüküm bulunmamasından dolayı bu
satışı gerçekleştiremediler. (23)
Osmanlı hükümeti, İzmir Rıhtımları Şirketi’nin başka bir
yabancı şirkete satılmasına taraf değildi. Aslında hükümet, kendisi almak
istiyordu ve Dussaud kardeşler, Osmanlı hükümetine sunduğu teklifte; 65.740 m2
arazi üzerindeki imtiyazın tamamı için 615,000 Osmanlı lirası karşılığı 14
milyon frank veya yalnız sınaî işletme kısmı için 350,000 lira karşılığı 8
milyon frank istiyordu. Rıhtım şirketini satın almanın tek çare olduğu
bilinmesine rağmen Osmanlı hükümetinin maddi imkânsızlığı nedeniyle karar
vermesi uzun sürdü.
Bu arada Fransa eski Posta-Telgraf Nazırı Granet, İzmir
rıhtımlarının devlet tarafından satın alınması için gerekli olan meblağın,
rıhtımın kiralanması yoluyla elde edilebileceğini Osmanlı hükümetine bildirdi.
Granet’ın Babıâli’ye sunduğu mukavele taslağında; yıllık faiz oranının %7’den
%6’ya indiriyor ve buna mukabil 50 yıllık bir imtiyaz verilmesini istiyordu.
Osmanlı hükümeti bu teklifi incelenmesi için Şurayı Devlet’e gönderdi. Şurayı
Devlet mukavele metnini inceledikten sonra, hükümeti zor durumda bırakacak olan
bu teklifin kabul edilmemesine karar verdi. (24)
Granet’in teklifi kabul görmemesi üzerine Dussaudlarla 18
Mayıs 1891’de yeni bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma ile İzmir Rıhtım Şirketi’nin
ilk mukavele tarihi ile 31 Aralık 1912’ye kadar verilen imtiyazın süresine 40
yıl ilave edilerek 31 Aralık 1952’ye kadar uzatılır.(25)
Yeni Türk Devletinin kurulmasından sonra, dokuz yıl rıhtım
şirketi eskisi gibi faaliyetini sürdürdü. Diğer yabancı sermaye ile kurulan
şirketler gibi İzmir Rıhtım Şirketi’nin de devletleştirilmesi yoluna gidildi.
Yapılan müzakereler sonunda 3 Ekim 1932 yılında Nafia Vekaleti ile şirket
temsilcisi M. Margeri arasında yapılan anlaşma ile 1891 tarihli mukavelenin 12.
maddesine dayanılarak, 1 Haziran 1931 tarihinden itibaren rıhtım ve
müştemilatının hükumetçe satın alındığı kabul edildi. 11 maddeden ibaret olan
bu mukavele, 12 Haziran 1932’de 2309 sayılı İzmir Rıhtım Şirketinin imtiyazı
ile tesisatının satın alınmasına dair 6 maddelik kanun kabul edilerek, 25
Haziran 1933 günkü Resmi Gazete’de yayınlandı.
(26)
Bu projede görülen odur ki, bazı maddi güçlüklere rağmen
liman ve rıhtım yapımını gerçekleştirilmesiyle İzmir, İmparatorluğun en güzel
ve muntazam rıhtımına sahip oldu. Ancak, gerek inşaatın devamı müddetince,
gerekse bitiminden sonra işletilmesi esnasında çıkan pürüzler, Babıâli'yi zor
durumlarla karşı karşıya bıraktı.
Önce İngilizler, rıhtım resminin ticaret antlaşmalarına
aykırı olduğunu ileri sürerek kararlaştırılan planda değişiklik yaptırıp gümrük
önüne rıhtım inşasına mani oldular. Diğer kısımlar bitince serbest bırakılan bu
kısma da rıhtım yapılmasına rıza gösterdiler. Bundan dolayı devlet, kumpanya
ile yeni bir mukavele yaparak imtiyaz müddetini uzatmak zorunda kaldı.
İngilizler, daha sonra rıhtım resmi tarifesini yüksek
bularak olay çıkarttılar. Bu defa da devlet hissesi olan ve İzmir Belediyesi’ne
terk edilmiş bulunan 'den feragat etmeye mecbur kalındı.
Rıhtımın tamamen işletmeye açılmasından bir müddet sonra
Dussaud'nun, Şirketi satma teşebbüsünde bulunduğu görüldü. Ancak, alıcının bir
İngiliz şirketi olması tepkilere yol açtı. Avrupa ve Amerika ile yapılan
ticaret açısından, Anadolu'nun en mühim iskelesi olan İzmir ve buradan başlayan
iki demiryolunun İngilizlerin elinde olması, liman ve rıhtımın da İngilizlerin
tasarrufuna girmesi halinde Anadolu'nun anahtarının İngilizlere teslimi gibi
bir durum olacaktı. Bu, ticari hayatın dışında da büyük etki yaratacağını ve
sonuçta devletin maddi-manevi ziyan ve tehlikelerle karşılaşılacağı konusu
Babıâli'ye bildirildi. Bu durum İngilizlerin, Anadolu'nun iktisadi hayatına
nasıl ve ne dereceye kadar hâkim olmak istediklerini daha o zaman pekiyi
anlaşılmış olduğunun açık delilidir.
Aslında Osmanlı Hükümeti, İzmir rıhtımının yabancı bir
şirket eline geçmesini uygun görmüyordu, Ancak, satın almak için gerekli maddi
imkana da sahip bulunmuyordu. Buna rağmen paranın nasıl temin edileceği
kararlaştırılmadan satın alma kararı verildi.
Devlet ileri gelenleri son derece iyi niyet sahibi olmakla
beraber, meselenin uzun süre askıda kalması müteaddit protestolara sebebiyet
verdi. Sonuçta, kiraya verilmek suretiyle borcun ödenmesi yoluna gidildi. Ancak
bu suretle Babıâli, yeni bir çıkmaza daha girmiş oldu. Zira bu yolla sermaye
toplamayı taahhüt eden şahıs, Dussaudların vatandaşı ve Marsilya'nın da içinde
bulunduğu eyaletin mebusu idi.
Başlangıçta, Granet'nin, Osmanlı Hükümetine bir dost eli
uzattığı düşünüldü. Bir müddet sonra Elie Dussaud, yeni sermayedar olarak
ortaya çıktı. Bu da oynanan oyunun yeni imtiyazlar koparmak için olduğu açıkça
görülüyordu. Bunu fark ederek ikazda bulunanlar, imtiyaz müddetinin bitimine
kadar sabredilmesi tavsiyesinde bulundular. Bu ikaza rağmen, yeniden hatalı bir
adım atıldı ve imtiyaz 1952 yılına kadar uzatıldı. Aslında, hükümet payını P
olarak belirlenmesiyle hazineye hayli gelir sağlandı. Burada mühim olan, bir
tesisin yabancı tasarrufunda kalmasını kabul etmekle devlet, bir defa daha
zaafını ortaya koymuş oldu. Eğer devlet, ilk mukavelede açık kapı bırakmamış,
her itirazda taviz verilmemiş olsaydı, üst üste yeni imtiyazlar verilmesi
gerekmeyecek, İzmir rıhtımı çok önce devletleştirilerek borcun ödenmesi Türkiye
Cumhuriyeti'ne kalmayacaktı.
2.7.6. Demografik
Gelişim
1590 – 1610 yılları arasında Batılı tüccarlar, Batı Anadolu
ürünleri için transit liman olarak İzmir’i seçmeye başladılar. Çok geçmeden
tüccar devletlerin konsolosluk binaları, İzmir’de boy göstermeye başladı. 1620
yılına gelindiğinde İzmir limanı, 16. yüzyıldaki görüntüsünden tamamen farklı
bir görüntü sergiledi. Liman canlandı, Batılı tüccarlar ile limana mal getiren
kervancılar bir arada ilginç bir kompozisyon oluşturmaya başladı. İzmir’e gelen
gemi sayısının artmasıyla birlikte, liman çevresinde gemicilerin kaldığı ve
vakit geçirdiği mekânlar yükselmeye başladı.
İzmir, 17 yüzyılın başlarında küçük ve sakin bir Batı
Anadolu kasabasından, zengin bir uluslararası limana ve bir Batı kültürü
merkezine dönüştü. Kıyasıya rekabet eden
Venedikli, Fransız, İngiliz ve Hollandalı tacirler, verimli Batı Anadolu
ovalarının ürününü toplayıp İzmir’den Avrupa’ya taşıdılar. Yabancı tacirler ve
gezginlerin yanı sıra Osmanlı Rumları, Ermenileri ve Yahudileri bu canlı kentin
çekiciliğine kapıldılar ve İzmir’e yerleştiler.
19.yy ikinci yarısında telgrafın gelmesiyle,
demiryollarının, liman ve rıhtımların yapılmasıyla gerçekleşen yabancı sermaye
yatırımları, İzmir'in sosyoekonomik yapısında önemli değişimlere yol açtı. Aynı
dönemde Kırım savaşı, Yunanistan'ın bağımsızlığı ve balkanlardan gelen göç,
şehrin yapısını derinden etkiledi.
Batılı ve yerli unsurların bir arada bulunduğu bir kent
olarak İzmir, diğer Osmanlı liman kentlerinden daha farklı bir nüfus yapısına
sahip oldu. Nüfus dışında Frenk mahallesindeki Batılı yaşam tarzı, gelecek
yıllarda İzmir kültürünü etkileyen unsurlardan birisi oldu.
2.7.7. İzmir Liman
Hareketleri
İzmir limanı, her şeyden önce Avrupa ile ilişkilerin en
yoğun olduğu iki büyük Osmanlı limanlarından biridir. 18. yüzyılın İkinci
yarısında İzmir limanındaki Avrupa bandıralı gemiler içinde Fransa bandıralı
gemilerin üstünlüğü vardı. Avrupalıların bu limandaki ticaretinde, Fransızların
değişik alanları kapsayan etkinlikleri % 50 ve % 60 arasında değişti. İzmir’in
bu ticaretine diğer ulusların gemileri de katıldı. Bunlar Toskana, İsveç,
Alman, Venedik, İngiltere, Hollanda ve Dubrovnik bandıralı gemiler bu büyük Ege
limanında ticaretin bir bölümünü oldukça düzenli seferlerle gerçekleştirdiler.
(27) 18. yüzyıl ortalarında imparatorluğun batıyla yaptığı ticaret, İzmir
limanının önemini artırdı. İmparatorluk, üretilen malların % 50’den fazlasını
ihraç ederek temel liman pozisyonunu 19. yy.da da korudu. (28)
Aydın Demiryolunun Efes'e bağlanması, Selçuk, Aydın,
Nazilli, Sultanhisar, Söke, Kasaba, Ödemiş, Tire ve Bayındır gibi merkezlere
ulaşımı beşte dört gibi büyük bir oranda kısalttı. Buralara gidiş dönüş eskiden
bir haftayı alırken, bu demiryolu bağlantısından sonra yalnızca iki günde
tamamlanabiliyordu. 1860'larda İzmir limanının yakın çevresindeki bölgeden
getirilen ürünler, İzmir'deki tüm ticari faaliyetin yaklaşık üçte birini
oluşturdu. (29)
19. yüzyıldaki bu gelişim süreci ve çok zengin bir
hinterlandın tek çıkışı olma özelliğini taşıması nedeni ile en önemli dış
ticaret merkezlerinden biri haline geldi.
İzmir limanına giren ve çıkan gemiler içinde vapur sayısı hızla
artmasına karşılık yelkenli sayısında bir düşüş oldu. (30)
Limanın ve rıhtımın yapılmasıyla birlikte, ekonomi canlandı.
İthalat ve ihracat rakamları hızla yükseldi. Limanın tamamlanıp işletmeye
açılmasıyla, İzmir Limanı’na gelip giden gemi sayısında büyük artışlar oldu. Bu
artış hem sayıda hem de ağırlık ve taşınan yükteydi. 1863 yılında 1.295 adette
443.340 tonilatoluk gemi geldi. Bu sayı 1895 yılında 2.495 adette 1.814.486
tonilatoya çıktı. 30 yıllık süre içinde, İzmir Limanı’na gelen gemi sayısındaki
artış %95 oranındaydı; ancak tonaj bunu katlarca aştı ve 04’lere çıktı.
(31)
İzmir Limanı’na Gelen-Çıkan Gemi ve Tonajları
Yıl Gemi Adedi Toplam Tonajı
1830 1.125 93.814
1840 969 107.596
1864 1.222 404.807
1870 1.380 629.930
1880 1.533 996.885
1890 1.608 1.404.757
1900 5.252 1.566.169
1910 6.665 2.447.733
Kaynak: Kemal Arı İzmir’de Denizcilik Kültürü ve Ulaşımı, Geçmişten Günümüze Bir Bakış
2.7.8. Düzenli Gemi Seferlerinin Başlaması
İzmir limanına düzenli seferlerin başlaması çok eskilere
dayanmakla birlikte, buharlı gemilerin devreye girmesiyle daha düzgün hale
geldi. Messageries Maritime 1835 yılında, Marsilya-İzmir-İstanbul seferlerini
başlattı. Daha sonra Tuna-Selanik ve Trabzon limanlarını da bu hatta ilave
etti. Lloyd Austrico 22.11.1838 yılında Trieste-İzmir-İstanbul seferlerini
başlattı. Daha sonra Tuna-Odessa-Trabzon-Selanik ve Pire limanlarını da bu
hatta ilave etti.
Trinacria (Palermo) şirketi, Ocak 1873'ten itibaren
Messina-Pire-İzmir-Selanik-İstanbul hattını, Britanyalı Moss Steamship Company
(Liverpool) şirketi, Liverpool-İstanbul-İzmir-Beyrut-İskenderiye'ye hattını,
Deutsche Levante Linie (Hamburg) şirketi,
Hamburg-Bremen-Anvers-Rotterdam-İzmir-İstanbul seferlerini 1889’da başlattı.
Şirket daha sonra Karadeniz ile Kuzey Afrika limanlarını da hatta ilave etti.
İzmir Konsolosu Cumberbatch’ın 31 Aralık 1869 tarihini taşıyan raporunda; Küçük
Asya Buharlı Gemi Kumpanyası’nın 15 günde bir İzmir ile Sakız - Sisam -
Kalimnos - İstanköy - Sömbeki - Rodos - Fethiye - Antalya arasındaki düzenli
seferler yaptığını belirtilmektedir. (32)
Amirot Vapur Kumpanyası. Bu şirket, 1857 yılında Osmanlı
İmparatorluğu posta pulu kullanılmasının başlamasından yaklaşık beş yıl önce
kendi pullarını ve özel posta damgasını kullanarak Osmanlı kıyılarında posta
taşımacılığı yapmış. Bu şirket, 1861 yılında İdare-i Aziziye kurulana kadar
gemilerini Osmanlı bayrağı altında çalıştırmış. Bu şirketin vapurları, İstanbul
ile Marmara ve Ege Denizi kıyılarında bulunan başta İzmir olmak üzere diğer
limanları da içine alarak Mısır’ın İskenderiye limanı arasında düzenli seferler
yaptı. (33)
Bell’s Asia Minor Steamship Company. Bu şirket, İngiliz
sermayesiyle Glasgow’da kurulan ve şirketin idare merkezi İzmir’de
bulunuyordu. İngiliz bayrağını taşıyan
gemileriyle İzmir’den başlayarak Sakız, Çeşme, Samos, Kalymnos, Kos, Simi,
Rodos, Kaş, Antalya, Anamur, Mersin, İskenderun limanları arasında düzenli
taşımacılık yaptı. (34)
Bu şirketlerin yanında daha birçok vapur işletmecileri,
kendi ülkeleriyle Osmanlı limanları arasında düzenli seferler başlattı.
Bunlardan bazıları; America Levant Line, Cunard Steamship Co. Ltd., Egypt Levant
Line, Ellerman Line, General Steamship Navigation Co.Ltd., Japanese Steamship
Lines, Khedival Mail Line, Pasific Steam Navigation Co., Royal Mail Steam
Packet Co., Swedish Orient Line
şirketlerinin de İzmir uğraklı düzenli seferleri vardı.
İzmir Limanı, 19. yüzyılın sonunda ardında bulunan verimli
topraklarıyla, ürünleriyle, nüfusuyla, sanayisiyle, kara ve demiryolu ulaşım
kolaylığıyla, haberleşme ve ticaretiyle Osmanlı devletinin büyük ve önemli
Liman Kentlerinden biri oldu.
Açıklamalar :
1. Ayşegül
Selçuki. İzmir Limanı Tarihi
2. Bu yıllarda
İzmir'deki 25.000 konut ve işyerlerinde 5260'ı dükkan, 2535'i mağaza, 27'si
fabrika, 449'u kahvehane, 66'sı meyhane, 35'i gazino, 27'si lokanta, 143'ü
işhanı ve 20'si oteldir.
3. İzmir’in
Tarihi. İzmir Ticaret Odası.
4. Nicolas
Vatın Çev.Tülin Altınova Rodos Şovalyeleri ve Osmanlılar Doğu Akdeniz’de Savaş,
Diplomasi ve Korsanlık Tarih Vakfı Yurt
Yayınları İstanbul 2004 s.363
5. İzmir
Ticaret Tarihi II/5787702
6. Hollandalılar ve İngilizler,Help’te
Venediklilerin, Fransızların, Osmanlı
görevlilerinin, Arap ve Ermeni
tüccarın çatışan çıkarları nedeniyle başarısızlığa uğrayan sistemli ve
yaygın ticaret ağını İzmir çevresinde kurdular. İzmir’deki ticaret, hem Sakız
ve Halep’in yaşadığı güçlüklerden, hem de artbölgesinin zenginliğinden
yararlandı. Daniel Goffman. İzmir ve
Levanten Dünya. Tarih Vakfı Yurt Yayınları İstanbul,1995 s.62
7. İzmir
Tarihi. İzmir Ticaret Odası.
8. İzmir
Ticaret Tarihi II/578702
9. Daniel
Goffman. İzmir ve Levanten Dünya. Tarih Vakfı Yurt Yayınları İstanbul,1995 s.17
10. Daniel
Goffman a.g.e.s 44
11. Daniel
Goffman a.g.e.s 47-48
12. Burada
ticarete konu olan mallar, Ankara tiftiği, İç Anadolu derileri, İran İpeği,
Uzak Doğu malları olup, İzmir ve Batı Anadolu’ya özgü olmayan ürünlerdir.
Tebriz-Tokat-İzmir üzerinden akan kervanların taşıdığı malların ihraç edildiği
bir limandır.
13. Alev Gözcü.
Geçmişten Günümüzde Demiryolu Ulaşımı Politikalarına Genel Bir Bakış. Makale
s.7
14. Canan
Bisel İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kant
mi? İletişim yayını 2008 s.148
15. Ümit Çiçek.
İzmir’in Tarihçesi. İzmir Ticaret Odası Eylül 2006.
16. Canan
Bisel a.g.e. s.150
17. Ümit Çiçek.
İzmir’in Tarihçesi. İzmir Ticaret Odası Eylül 2006.
18. Mubahat S.
Kütükoğlu İzmir Rıhtımı İnşaatı ve İşletme İmtiyazı s.509-510
19. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.513
20. Canan
Bisel a.g.e. s.151-154
21. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.520-521
22. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.525
23. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.526
24. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.537
25. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.542
26. Mubahat S.
Kütükoğlu a.g.e. s.546
27. Daniel
Panzak, “XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Deniz Ticareti”, Tarih
İncelemeleri Dergisi, C: 4, 1989, s. 184–185.
28. Son Yıllarda
İzmir ve Batı Anadolu Sempozyumu, (Haz. Tuncer Baykara), Akademi Kitabevi,
İzmir, 1994, s. 79.
29. Reşat Kasaba
Doğu Akdeniz’de Liman Kentleri Tarih Vakfı Yurt Yayınları İstanbul 1994 s.12
30. Dr. Hüseyin
Topuz XIX. Yüzyılda Osmanlı Limanlarından Gerçekleşen Ticaret Hacmi ve Dış
Ticaretine Yönelik Bir Analiz (1878–1913)
31. Mübahat
Kütükoğlu, “ Osmanlı Dış Ticaretinin Gelişmesinde İzmir limanı ve Gümrüklerinin
Rolü” ,1885-1985 Türkiye Ekonomisinin 100.yılı ve İzmir ve Ticaret Odası
Sempozyumu, İzmir, 1985
32. Mübahat S.
Kütükoğlu Osmanlı İktisat Tarihi Bakımından Konsolos Raporlarının Ehemmiyet ve
Kıymeti. s.163
33. Doç Dr. Tanju
Demir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Deniz Posta Taşımacılığı ve Vapur Kumpanyaları
Makalesi. s.8-9
34. Doç Dr. Tanju Demir. A.g.e. s.10-11.
Ruhi Duman
İstanbul,14Mart2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder