Pelias, “Peki
sen nasıl istersen öyle olsun. Ama bakıcıların istediği bir şey var. Zeus
üstüne yemin ediyorum ki, Altın Post’u getirirsen tahtı sana bırakacağım”
derken, Altın Post’u aramaya giden kişinin bir daha geri dönemeyeceğini
düşünüyordu.
Böylesi bir
maceraya atılma düşüncesi İason’un kanını kaynatmaya yetti. Hemen tüm
Yunanistan’a haber salınarak bu maceraya katılmak isteyenler toparlandı, diğer
yandan tekne hazırlanmaya başlandı....
Söylencelerle
günümüze kadar ulaşan çizimleri ve 1984 yılında ünlü İngiliz tarihçi ve maceraperest
Tim Severin'in, “Argo” teknesinin replikasıyla yaptığı “Altın Post”
yolculuğundan görüyoruz ki, İason’un, Altın Post’u aramak için denizlerle
savaştığı tekne, günümüzün tirhandilinden çok da farklı değil.
Çalışma Tanrıçası Ergane ve Pallas Argo'yu inşa ediyor. |
İlginizi çeker ise Argo ve Argonotlar ....... http://www.argonauts-book.com/index.html
The Argo, Constantine Volanakis, before
1907 (Wikimedia Commons)
|
Tarih içinden
gelen bir tekne olan tirhandiller, güçlü formları kadar göz okşayıcı
görünümleri ile de günümüzde efsanevi birer kahraman olarak, özellikle
Akdeniz’de zarifçe seyrediyorlar.
./...
Tirhandillerin
en büyük özelliği, eninin boyunun üçte biri olması (ustalara göre daha fazlası
bile olabiliyor), bunun yanı sıra baş ve kıçının benzer biçimde, ay şeklinde
bodoslamaları, (Burada yanlış bir tanımlama var. Baş bodoslama kavisli kıç bodoslamaları düz hat)geniş bir karna, yuvarlak gövdeye sahip bulunması diğer önemli
özellikleri. Alçak ve kavisli yapısı teknenin güzelliğine güzellik katarken onu
denizci de yapıyor. Genelde tek direkli olan tirhandiller başlangıçlarında yer
alan Latin yelken donanımlarını günümüzde randa ve marconi donanımlara bırakmış
durumda.
Usta denizci,
yelkenli okul gemisi STS Bodrum’un mimarı Yücel Köyağasıoğlu tırhandillerin
tarihinin Finikelilere hatta Mısırlılara kadar uzandığını belirtiyor. Yücel Beye göre Finikeliler başı kıçı bir ve sivri tekne formunu Mısırlıların
papirusden yapılma teknelerinden almış ve zaman içinde küçük değişiklikler
geçirerek günümüzdeki formuna ulaşmış.
Yük taşıması,
sünger avından mavi yolculuklara...
Tam anlamıyla
bir yelken teknesi olan tirhandil geniş karnı, sağlam yapısı ve fırtınalara
karşı duruşu ile yük taşıma amaçlı kullanılmış uzun yıllar boyunca.
Olabildiğince geniş karnı, üzerine konan yüke hem kucak açıyor hem de denize
karşı direnç oluşturarak teknenin yüzerliğini koruyor, o dönemlerde yapılan
tirhandillerin posta aralıklarının sıklığı ise insana parmak ısırtıyor
gerçekten. Guletlerin Babası olarak bilinen ve aslında çok iyi de bir tirhandil
ustası olan Bodrumlu Çolak Erol (Ağan) yaptığı tirhandillerden gözleri
parlayarak söz ediyor.
-...9-10 metre
bir tirhandilde posta aralığı olarak en fazla 20 santim bırakırdık. Reçineli,
başında durarak kestirdiğimiz çamdan yapılan omurga ne yüke ne fırtınalara
karşı bana mısın demez böyle olunca...
Eni ile boyu
arasındaki oran tirhandile üstün bir manevra kabiliyeti katar. Yekeyi basınca
hemen cevap verir ve neredeyse boyu kadar yerde döner bir tirhandil. Bu
özelliği ile de sünger avcılarının uzun yıllar gözdesi olmuştur.
Yıllarca
ekmeğini süngercilikten kazanan, şimdilerde 18 metrelik tirhandili Aksona
Mancorna ile mavi yolculuk yapan, milli dalgıç Aksona Mehmet ile harika
tirhandilini yaza hazırlarken yaptığımız söyleşi de şunları söylüyor.
-Zamanında
sünger dalgıçları nargile ile dalarlardı, teknedeki elle çevrilen kompresörden
dalgıca hortum aracılığıyla hava verilen bir sistem bu. Bu yüzden ki teknenin
dalgıcı, çıkardığı hava kabarcıklarından, sürekli takip etmesi gerekiyordu.
Bunu en iyi bir tirhandil teknesi ile yaparsınız, küreklerine yapıştı mı kıvrak
hareketlerle dalgıcı rahatlıkla takip edebilir bir tirhandil. Zaten davul gibi
bir karnı var, hem bizi(dalgıçlardan söz ediyor), hem aylarca sürecek sünger
avımız için gereken kumanyamızı hem de çıkan süngerleri sığdırıveriyor o koca
karna...
Tirhandiller
gerek baş-kıç bodoslamalarının şekli gerekse karınlarının genişliği ile yelken
seyrine çok uygun tekneler. Ustaların ustası Namilerin Mehmet’in torunu Mehmet
Nami Uyav; “tirhandilin olmazsa olmazları var nüansları var” diyerek başlıyor
konuşmasına;
-"Bordası, su
hattına göre biraz daha açıktır. Su kesiminde patlayan denizi içeri almaz.
Altından deniz geçiverir. Nasıl bir kavunun içinden çekirdeğini çıkarıp
parmaklarınız arasında sıkarsanız kayıverir, işte tirhandilde deniz sıkıştırdı
mı kaçıverir öyle" Sözleriyle
anlatıyor tirhandilin denizciliğini.
Tirhandil
ülkemize nasıl ve nereden geldi?. Tirhandil ustalarımız kimler?
Yücel
Köyağasıoğlu’ndan dinliyoruz yeniden;
-Bodrum’da ki
Osmanlı Tersanesi kalktıktan sonra bu civarlarda, neredeyse Çanakkale’den
Antalya’ya kadar hiç bir imalathane kalmadı, tekne yapılmıyordu. Çok sonraları
Güllük’teki deniz fenerinin emekli bekçisi ve eski bir tirhandil ustası olan
Mehmet Nami Uyav’ın dedesi Namilerin Mehmet kafasına koymuş. Kalkmış Yunan
adası Kalimnos’a gitmiş ve tekne yapımını öğrenmiş. O zamanlar tirhandil
revaçta tabii. Gelmiş bir tirhandil yapmış kendisine ama babası tekneyi, mavnaya
benzetip beğenmediği, için yakmaya kalkışmış. Altından girip üstünden çıkmışlar
ikna etmişler, yakmaması için. Böylece buralarda yeniden tekne yapımına
başlanmış.
Ardından Ziya
Usta geliyor; Namilerin Mehmet’in çırağı olan Ziya Güvendiren.
Bodrum ahşap
tekne yapımına yetişen bir çok büyük ustanın usta olmasına büyük emeği geçen,
Aksona Mehmet’in deyişiyle “yattığı yer cennet olası” unutulmaz Ziya Usta’nın
yaptığı tirhandiller hala dillerde ve denizlerde. Ziya Usta’nın yetiştirdiği ve
sonrasında onların yetiştirdiği bir çok usta hala tekne imalatlarını sürdürüyor
Bodrum İçmeler’de. Çolak Erol, İlkay Mıstık, Erol ve oğlu İsmail Özyurt,
Kıvırcık Mustafa, Namilerin Mehmet’in torunu Mehmet Nami Uyav, Küçük Ziya
bunların başında geliyor yine Ziya Usta’nın çırağı olan Ali Kemal Denizaslanı
ise şimdilerde yaptığı tirhandil ve gulet maketleriyle tanınıyor.
Bu gün hala
atölyelerinin başında olan bu büyük ustaların ağızbirliği etmişçesine “artık
usta yetişmiyor bizden sonra bu tirhandil işi de bitecek” diye yakınıyorlar.
Bir tirhandil
nasıl ve hangi malzeme ile üretilir?
“Önce tahtadan
kalıbını yontarım, kalıp formuna oturunca ondan endaze çıkarırız ardından
endazeye bağlı kalarak yapılan maketi yüzdürür, hatalar varsa düzeltir ve
sonunda da omurgayı çatmaya başlarız” diye sözlerine başlıyor Mehmet Nami Uyav
usta ve ekliyor: “Şimdilerde lamine üretim çok ama eskiden ağaç olarak çam
kullanılırdı.”
Yılların ustası
Erol Ağan ise şöyle dile getiriyor kullanılacak ağacın seçimini;
-Bizim
zamanımızda çam vardı, bol reçineli çamdan yapılan tekneler uzun ömürlü olurlar
ama çamı da uygun olarak kesmek gerekir. Üç şey var ki çok önemli çam
kesiminde; birincisi ay karanlıkken kesilecek ağaç, ağacı öz suyu köküne inmiş
olacak. İki, ağaç kesildikten sonra mutlaka kabukları soyulacak ki, kurtlar
yemeye başlamasın. Üçüncü ve en önemlisi çam mezarlık çamı olmayacak, hayretmez
o ağaç. Bir de Ağustos sıcağında kesilen çam bir başka oluyor, taş oluyor taş,
eskimek bilmez.
Erol Usta büyük
bir alçak gönüllülükle devam ediyor.
-Eskiden rağbet
tirhandillerdeydi. Baş kıç ölçülerini dikerdik, ortaya koyardık ondan sonra
formamızı çekerdik. Turistik, yük taşıma ve süngerci için ayrı ayrı yapardık.
Bir anda 3-4 tane yapardık. Yaptığım tirhandil sayısı ise hatırlayamayacağım
kadar çok.
Gelişen
teknoloji ve ithalatı kolaylaşan tropik denize daha dayanıklı ağaçların
kullanılmasıyla birlikte günümüzde tirhandil üretiminde de laminasyon yöntemi
uygulanmaya başlandı. Lamine üretim tirhandillerin gücüne güç katmış durumda.
Büyük ustalar ağaç olmadan tirhandil olmaz deseler de polyester tirhandil üreten
firmalar mevcut.
Şimdilerde
unutulmaya başlansa da bir tirhandilin en büyük süsü baş-kıç bodoslamalarında
ki ay şekli ve yıldız oyması olarak eski tirhandillerde bulunmaktadır.
./...
Geçmişte sünger
avcılığında ve yük taşıma işleri için 7-12 metre aralığında yapılan imalatlar,
talep üzerine 16-18 metrelere kadar uzamış durumda. Büyük boy tirhandiller
genelde mavi yolculuklarda kullanılmak üzere yapılıyor.
./...
Yılların ustası
Mehmet Nami Uyav, yaptığı 10 tirhandilin adını bir çırpıda sayıveriyor, bunlar
içinde uzun zaman kendi kullandıkları da var:
-Tirhandil başka
bir kayıktır, ufak da olsa sana öyle bir onur verir ki dümendeyken kendini
Barbaros sanırsın. Güvenlidir de, onla denizcilik yapmak başka bir şeydir,
denizciliğine doyamazsın, doyamazsın kardeşim. Fenercilik yaparken bir tane de
11 metre olmasına karşı 5.75 metre tirhandilimle giderdim fenerlere; onla ne
denizlerle karşılaştım ne batılar yaşadım ama limana hep mutlu döndüm. Şimdi en
büyük isteğim; yeni kuracağım atölyede bir süre sonra kendime 11 metre bir
tirhandil yaparak emekli olmak.
Uzun yıllar
boyunca denizlerimizden tirhandillerin eksik olmaması ve yeni ustaların
yetişmesi dileğiyle...
Yukarıdaki, Tirhandil'i anlatan yazı Saner GÜLSÖKEN'den derlendi ve Aksona Mehmet'inwww.aksona.com sitesinden alınmıştır. (Linki http://www.aksona.com/mavitur.php?sayfa=tirhandil)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder