9 Ocak 2014 Perşembe

DENİZCİ TEKNE NEDİR?

Laf arasında çok geçer “denizci tekne”  terimi. Çoğumuz anlatılanı az-çok hissederiz ama açıklamaya kalktığımızda tekleyebiliriz. Bu nedenle yılların bilgi ve deneyimiyle bu kıstasları oluşturmuş “büyüklerimizin” söylediklerine birlikte kulak kabartalım.

Teknelerden bahsederken sık sık kullanılan bir laftır  “denizci”. “Denizci tekne” dendiğinde, onun iyi bir tekne olduğunu anlarız ya da öyle varsayarız. İyi de nedir bu denizci tekne? Nasıl bir şeydir? Denizci olmayan tekne nedir ki, denizci tekne ne olsun? Her tekne denizde bir şekilde gitmiyor mu zaten? Biri denizci de neden öbürü değil?

Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ama aslında işin doğrusu, evet bir tekne denizci iken bir başkası olmayabiliyor. Bunun belli kıstasları var. Kafadan uydurulmuş bir terim değil bu. Aslında “denizci” terimi, “denize elverişlilik”, “denizin her koşuluna uyum” gibi açıklamalarla da zenginleşebilir ama dilimizde şimdilik tam olarak söyleyebileceğimiz bir karşılık yok. “Denizci” demek en iyisi galiba. İngilizcesi “seaworthy” bunun. Almanca “seetüchtig” ama Fransızca’da, benim yukarıda yaptığım gibi bazı açıklamalar da eklemişler. Öncelikle “marin” diyorlar ama ekliyorlar da, “qui tient bien la mer”. Evet evet, biz en iyisi “denizci tekne” diyelim. Sanırım en uygunu bu.

NEDİR BU KISTASLAR
Denizci tekne dendiğinde aşağı yukarı ne hissetmemiz gerektiğini biliyoruz ama “hadi tanımla bakalım şunu” dendiğinde, “eeeeeee, şeyyyyyy!” diye kalakalıyoruz öylece. Pek çok tekne tasarımcısı ve uzmanının, yılların verdiği deneyim ve birikimle ortaya koydukları var. Kriterler aslında belli. Bu nedenle ıvır zıvır laflar etmektense, bu kıstaslara göz atmak gerek. Ama önceden söyleyelim ki, elbette teknenin zor şartlara dayanıklılığı ve daha önemlisi, zor hatta uç (ekstrem)  şartlardaki davranış biçimi. Kriterlerin teması bu (temas değil tema).

Herhangi bir tekne, bordadan aldığı, tam boyunun yüzde 55’i yüksekliğindeki bir dalga üzerinde kırıldığında devrilebilir. Bu, her teknenin başına gelebilir. Önemli olan, teknenin bundan sonra yapacaklarıdır. Yani düzelip eski haline gelir mi gelmez mi? Bu çok önemli.
Ayrıca tekne, çok dik ve sert dalgalı denizlerde nasıl davranıyor? Her dalgada içindeki insanları silkeliyor mu, yoksa daha rahat mı hareket ediyor? Dalgaları göğsünde yumuşatıyor mu?
Pupadan gelen iri denizlerde, kontrolden çıkıp acayip hareketler yapıyor mu? Yoksa bir şekilde o dalgayı geçiştirebiliyor, tolere edebiliyor mu? İşte bunlar ve bunlara benzer kıstaslar belirliyor teknenin denizci olup olmadığını.

Gelin en iyisi lafı uzatmadan, madde madde, uzmanların ve ünlü tasarımcıların ortaya koydukları kıstaslara bakalım:

 MADDE MADDE İNCELEYELİM
         Tekne, 180 derece ters döndüğünde, yani tam alabora olduğunda, ciddi bir hasar almadan ve batmadan, düzelebilmeli. (Bunun için en-boy, deplasman-balast gibi değerleri önemli. Bunların belirli oranlarda olması gerek. Bunların ayrı ayrı hesapları var ki burada ele almayacağız.)

         Aşırı rüzgârda tekne traverse çıktığında ya da kuru direk bırakıldığında, kendi başına dalgalar arasında güvenle su üstünde kalarak içindekileri korumalı. (Biliyorsunuz fırtına atlatma tekniklerinden biri traverse çıkmak, pasif tekniklerden biri de kuru direk kalmaktır. Ama ne yazık ki her tekne, bu gibi tekniklere pek uygun değildir. İşte ancak denizci teknelerle bu işler kolay ve güzel olur.)

         Tekne sert denizlerde sarsmamalı, sert baş-kıç yapmamalı, çok sert yalpalara düşmemeli. (Dalgalar ister pruvadan, ister pupadan, ister bordadan gelsin; tekne eğer denizci ise, bu durumlarda  içindekileri çok üzmeden ama elbette sallanarak ki aksi mümkün değil, yoluna yumuşak hareketlerle devam eder. Etmiyorsa, denizci değildir. Hani derler ya, böyle bir teknem olsun, yüz milyon borcum olsun! Aynen öyle işte. Ama böyle tekneler var elbet ve ne yazık ki bunların çoğu, modern tasarımlı seri üretim tekneler değiller. Kusura bakılmaya!)
         Her türlü hava ve deniz koşulunda tekne iyi dümen dinlemeli, uslu ve ağırbaşlı davranmalı, sert tepkiler vermemeli ve dengeli olmalı. (Kimi modern tekneler, hırçın denizde dümen dinlemekte zorlanırlar. Oysa denizci teknenin dümeni, bıraktığında bile kendiliğinden bir süre rotasını korur.)

         Pupadan gelen deniz ve rüzgârda tekne seri olarak yol almalı, iri denizler arkadan çullandığında saçma sapan şeyler yapmamalı.(Çoğumuzun başına gelmiştir. Arkadan iri bir dalga gelip teknenin altından geçtiğinde, tekne iskele-sancak yapar, oraya buraya savrulur, dümencinin anasından emdiği süt burnundan gelir, tekne broşa düşer vs. Oysa bunlar, belki çok uç koşullarda kabul edilebilir şeyler olmalı, o uç koşulların altında öyle abuk sabuk davranışlarla karşılaşmamalıyız.)

         Çok ağır koşullarda bile tekne rüzgâr üstüne seyredebilmeli, en azından korkunç bir hızla rüzgâr altına doğru sürüklenmeden yol alabilmelidir. (Pek çok tekne, rüzgâr üstüne seyrettiğini zannederken, rüzgâr altına doğru kim bilir nerelere kayar gider. Bakarız pruvada bir burun, ona doğru gittiğimizi zannederiz ama zaman geçtikçe pruva, rüzgâr üstünde kalır, biz nerelere gelmişizdir. İşte denizci teknede bu durum, bu kadar çok ve bariz yaşanmaz.)

         Aynı zamanda denizci tekne, uzun seyirlerde taşıdığı ekibine yeterli bir yaşam alanı sağlamalı, suyunu depolayabilmeli, erzakı depolayacak yeterli hacmi barındırmalıdır. (Kimi iyi diye satılan teknelerde, bir haftalık erzak koyacak yer bulamamak, herhalde iyi bir şey olmasa gerek. Öyle teknelere de denizci dememek lazım sanırım. )

         Seyir hızı da, uzun seyirlerde belirli bir ortalamanın altına düşmemeli, tekne günlük seyirlerde 100–150 mil arasında yolu rahatlıkla yapabilmeli.

İşte böyle efendim. Uzmanların ve ustaların görüşleri bu doğrultuda. Tabii parantez içlerindeki görüşler bana ait, uzmanları tenzih ederim. Bu kıstaslara bakarak kendi teknesinin denizci olup olmadığını düşünecekler arasında, “Hadi yaaa!” diyecekler de olacaktır elbet. Ama boşverin. Teknenizle denizin tadına varıyor musunuz, önemli olan bu. Burada yaptığımız, sadece bir kavramın teknik açıklanmasıydı, hepsi bu. Denizci ya da değil. Bir tekneniz varsa ve onunla denizin mutluluğunu ve keyfini yaşayabiliyorsanız, gerisi boş.

Tayfun TİMOÇİN

(Yelken Dünyası - Kasım 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder