8 Ocak 2014 Çarşamba

Gönenç DEMİR kardeşimiz yememiş içmemiş düşmüş tirandil peşine….

" Tirandil mi?

Tırhandil mi?

Tirhandil mi?

Sorusuna ilişkin olarak TDK'nın cevabı da biraz karışık:)

TDK' ya göre Tirhandil:
isim, denizcilik Yelken ve kürekle yürütülen ve genellikle Bodrum'a özgü dayanıklı ve zarif tekne türü
"Şaban Reis'in tirhandil biçimi kayığının onarılmasına yardım ediyor." - Halikarnas Balıkçısı
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.526123bf7d3d44.44932124

TDK'ya göre Tirandil
tirandil    Rum. trehantiri
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bati&view=bati&kategori1=terim&hng1=md&kelime1=tirandil
Yelken ve kürekle yürütülen ve genellikle Bodrum'a özgü dayanıklı ve zarif tekne türü, tirhandil: § "Elli tonluk kartal burunlu tirandil depozito gemisi çift bıyık salarak önde uçuyordu." -Halikarnas Balıkçısı, Deniz Gurbetçileri, 12.

Hatta TDK birde buna yer vermiş ki;
tırandıl 
Bir çeşit yelkenli kayık.
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=verilst&ayn1=bas&kelime1=t%C4%B1rand%C4%B1l
 Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Sonuç olarak;

TDK'ya göre Rumca'dan dilimize girdiği şekliyle... TİRANDİL! Güncel kullanımı ile ise TİRHANDİL!!! 

Yaptığım araştırma esnasında ulaştığım "Güleryüz, Ahmet; Kadırgadan Kalyona Osmanlı’da Yelken" isimli eserden, ilgimizi çekeceğini düşündüğüm bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Güleryüz (2004, s. 11), ilk olarak 9. yüzyıla ait Yunan Minyatürlerinde Latin Yelkenli teknelere rastlandığını ve Latin yelkenli Yunan teknelerinin diğer Akdenizli teknelerle büyük benzerlikler içerdiğini belirtmiştir. Latin yelkenli Akdeniz tipi tekneler içinde ilk ve en önemlisi “Dormonlar”dır. Bu tekneler 13. ve 14. Yüzyıla kadar kullanılmıştır (Güleryüz (2004, s. 11) . En küçük boy Doromon’a “Galea” adı veriliyordu ve Kadırgalara verilen “Galere” adı da bu sözcükten geliyordu(Güleryüz (2004, s. 11). Özellikle 14. Yüzyılda kuzey denizlerinden gelen “Kog’ların” Akdeniz tipi tekneleri etkiyen bir tür olduğu ve İtalyan yapısı “Catena’ların” bu türden açıkça etkilendiği bilinmektedir(Güleryüz (2004, s. 12). İlerleyen yıllar ve gelişen bilim ile latin yelkenli tekneler, Kadırga, Kalita, Mavuna ve Şebek gibi savaş tekneleri ve sayısız ticaret gemilerinin ana özelliğini oluşturmuştur (Güleryüz (2004, s. 12). Akdeniz ortak kültürünün en önemli gemileri  başta Kadırgalar olmak üzere, Şebek (Feluka), Galiot (Kalita), Galease (Mavuna/Göke), Karavel ve Tartan(Kırlangıç) olarak sıralanabilir(Güleryüz (2004, s. 12). Bu teknelerin gelişiminde Akdeniz ülkeleri arasında bitmek bilmeyen ticaret ve savaşlar etkili olmuştur(Güleryüz (2004, s. 15). Savaş esiri olarak düşen tersane ustalarının diğer tersanelerde de çalışmaya devam etmeleri, ve Akdeniz güç dengesini koruma amacıyla tekne modellerinde çağa uyma arayışı, benzer formların oluşmasına sebep olan unsurlardır(Güleryüz (2004, s. 15).

Savaş teknelerindeki bu hızlı değişim ticaret ve balıkçı gemilerine aynı oranda yansımamıştır (Güleryüz (2004, s. 15). Yazar özellikle bu hususta, 20. Yüzyılın ikinci yarısında halen “geleneksel tarza sahip özgün Akdeniz tarzı” teknelere Ege’nin her iki kıyısında, “Sokoleva- Çekelve” ve “Trekandini-Tirhandil” teknelerine bol bol rastlandığını belirtmiştir(Güleryüz (2004, s. 15). Yazar benzer şekilde günümüzde de “Kuzey Afrika ve Güney Avrupalı balıkçı teknelerinin” bu gelenek çizgileri taşıdığını vurgulamıştır(Güleryüz (2004, s. 15). Güleryüz, başta çektirme olmak üzere, geleneksel Akdeniz tipi teknelerin bugün motor ve arma değişiklikleri ile günümüzde de kullanıldığına eserinde yer vermiştir(Güleryüz (2004, s. 15).

Eserde, 68-78 sayfaları arasında, “Osmanlı Sularında Ticaret Amaçlı Yelken” başlığı altında, İnebolu Kayığı, Marmara Kancabaş gibi kayıklar başta olmak üzere, Avrupalılar tarafından “Bouriche” (Buriş), denilen Çektirmeler, Yunanlıların “Trecandini - Tirandil”, “Socaleve – Çekeleve”, “Pereme” ve “Bumbarta-Gagalı” gibi tekneler incelenmiştir (Güleryüz (2004, s.72 - 75).

Buna kaynak olarak da eserde 1855-1856 yıllarına ait olan krokiler kullanılmıştır(Güleryüz (2004, s. 70).

Özellikle 72-75. Sayfalar arasındaki resimler incelendiğinde Pereme, Çekeleve, Tirhandil arasındaki farklılıkları ayırmak kanımca oldukça güçtür. Yazar tarafından eserde belirtilen tekne formlarının birbirinden yoğun bir şekilde etkilenmiş olması sanırım bu benzerliklerin oluşmasının doğal bir sonucudur.

Buna göre;
PEREME; Yük gemisi olarak 1870’de İzmir’de yapılmaya başlandı. Tek parça direkli ve iki yelkeni vardı. Boy 13.50 iken en oranı ¼ idi. Kenarlarında fırtına küpeştesi vardı. (Güleryüz (2004, s. 72).
PEREME 
ÇEKEVELE 
ÇEKELEVE; donanmada nakilye hizmetinde kullanılan bu baş kıç bir tekneler, Ege Adriyatik ve Marmara’da kullanılan 14.95 m boyunda olan teknelerdir. (Güleryüz (2004, s. 73).
PEREME PLANI 

TREKANDİNİ – TIRHANDİL - TİRANDİL’e örnek güzel bir resme yer verilmiş olmasına karşın eserde bu türe ilişkin herhangi bir betimlemede bulunulmamıştır. (Güleryüz (2004, s. 73).
         
TIRANDİL

Çalışmanın devamında BUMBARTA – Gagalı çektirme türü Karadeniz kökenli yelkenliye ve İzmir Kayığına yer verilmiştir.


İnceleme sonucunda benim açımdan dikkat çeken 3 husus var.

Bunların ilki balıkçı ve ticaret gemilerinin savaş gemilerine paralel olarak aynı hızda değişim göstermeyerek, geleneksel formlarını koruyabilmesi oldu. Gerçekten de yazarın bu tespiti, Tirhandilin geleneksel formlu bir Ege kayığı olduğunu gösteriyor.

İkinci olarak, Tirhandilin ne kadar eskilere kadar gittiğini çalışmadan tam olarak alamasak ta 1855-1856 yıllarındaki minyatürlere yapılan atıf ile Tirandillerin 19. Yüzyıllarda var olduklarını açıkça görüyoruz.

Son olarak ta Ege havzasında yaşanan bu yoğun etkileşim, aslında birbirine çok benzer formların oluşmasına sebep oluyor ki, ben özellikle, PEREME, ÇEKELEVE ve TİRANDİL arasındaki benzerliklerden hangisinin TİRHANDİL olduğu konusunda “şahsen” şüphe yaşadım. " 
.-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 Şimdilik  kadar tarihi bilgi günümüz insanını bozar… Yani yeter.

Ama Sayın Temistokli yoğun işlerinden zaman ayırabildikçe Yunanca bir tez kitabını tercüme etmeye başladı. Bittiğinde elimizde tarihi- günümüzde kullanımı ve inşası konusunda ciddi bir kaynağa sahip olacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder