8 Ocak 2014 Çarşamba

Gönenç Kardeş eşeledikçe eşeledi......

Kademoğlu, Osman; Denizlerin Güzelleri, İstanbul 2000.
Eserde,   185-205 sayfaları arasında yer alan Tirhandiller, “
Tırhandil-Bir Akdeniz Efsanesi” Başlığı altında incelenmiştir. 

Yazar, Tirhandillerin tarihinin, hangi yörede kimin icadı olduğunun bilinmediğini belirterek söze başlamıştır (Kademoğlu, 2000, s. 185). Belkide aradığımız sorunların cevaplarını bu eserde de bulamayacağız ama bakalım Tirhandil’e kim ne demiş? Eserde Tirhandilin “belkide 2000 yıllık” geçmişe sahip olduğu ve Cebelitarık’tan Lübnan’a kadar Tirhandillerin var olduğu ve Yücel Köyağasıoğlu’nun deyişi ile de Akdeniz'e özgü bir kayık olduğu belirtilerek başlanmıştır. 

Kademoğlu (2000, s.186) tirhandilin geleneksel çizgilerini günümüzde de koruduğunu ve hiç bir medeniyet ve ustanın bu teknelerin formunda değişikliğe gitmediğini belirtmiştir.  Eserin 187. sayfasında ise, Güleryüz (2004, s.73) de yer verilen ve yukarıda paylaştığım resim “trikandini” etiketi ile paylaşılmıştır.

Gelelim en önemli konuya, Tirhandil nedir ne değildir sorusuna?
Eserin 187. sayfasında Tirhandil tanımlanmıştır. Bu tanım şu şekilde unsurlandırılabilir.

TİRHANDİL:
•   İki Başı Bir
•   Bodoslamaları hilal şekilli
•   Geniş, yuvarlak gövdeli
•   Bordası alçak ve kavisli
•   Açık ambarlı (M.Cem
 Notu : burası önemli)
•   Tek direkli
•   Latin yelkenli

Teknenin Grekçe adının “trikandini” olduğu ve bu ifadenin Grekçe üçte bir anlamına gelen “triakena” ifadesinden türediği belirtmiş olsa da, terimsel gelişimin farklı olduğu yönünde görüş belirten eserlerde bulunmaktadır.

Ünlü, Rasim; İnce Donanma, İstanbul 2005, s.367 de “Trandil/Tırhandil” başlığı ile; tirhandillerin, küçük ve hafif tekneler olduklarını, Yelken ve kürekle hareket ettiklerini, bu teknelerin kıç yelpazeleri arasında sancaktan iskeleye konan ve ortalarından kıç bodoslamanın baş tarafına bağlanan kemerler olduğunu ve bu kemerlerin en uzun olanına “ana tırandil” veya “mastori trandil” dendiğini belirtmiştir.
Dolayısıyla Ünlü’nün tanımlamasından çıkarılabilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir.
TİRHANDİL:
•   Küçük ve Hafif
•   Yelken ve Kürekle hareket eden

Tirhandilin tanımı bir yana, adının kökeni konusunda Kademoğlu ve Ünlü tarafından ortaya konulan görüş ayrılığı kanaatimce dikkat çekicidir. Bir yandan teknenin boy/en (1/3) oranına bağlı olarak “triakena” ifadesinden türediği ileri sürülen “trikandini” ve dilimize geçen tirhandil ifadesi, diğer yandan da kıç bodoslamanın baş tarafına bağlanan “en uzun kemerin” adının “ana tırandil” olması. Acaba hangisi doğru? Kanaatimce bu farklılık özellikle Yunanca ile olan dil sorunumuzdan ve bu kayıklara ilişkin yapılmış olduğunu tahmin ettiğim Yunanca çalışmaların yeterince incelenmemesinden kaynaklanmaktadır. Maalesef bende bu çalışmada bir noktada benzer bir sıkıntı yaşayacağımı düşünüyorum. Bakalım bir şekilde yabancı literatür ve Yunanca sorununu  nasıl aşacağız?

Kademoğlu, s. 187’de Tirhandillerin Anadolu’nun Ege kıyılarında 100 yıllık bir üretim geçmişe sahip olduğunu belirtmiştir. Teknenin yuvarlak olan formu, bodoslamaların hilal şekli, teknenin omuzluk dönüşleri, şiyeri ve tekne planları ile sağlanmaktadır(Kademoğlu,2000, s.187). Hilal şeklindeki bodoslamalar, su kesimin az altında kısa bir omurga ile birleşir (Kademoğlu,2000, s.188). “Orjinal Tirhandil”; baş ve kıç üstü güverteli, ortası açık ambarlı, alçak yapılı ve yük taşımacılında kullanılması sebebiyle de sık posta aralıklarına sahiptir(Kademoğlu,2000, s.188).

Bu ifadeler dikkate alındığında sanırım tanımda yer verilmemiş bir kaç unsur daha ortaya çıkmaktadır. Kademoğlu tarafından “orjinal tirhandil” ifadesi kullanılmıştır. Ancak bu hususta kanımca “tarihsel tirhandil” ifadesinin tercih edilmesi daha yerinde olacaktır. Çünkü, kanaatimce yazar, bu noktada yaptığı tanımlamada tirhandilin özellikle yük taşımacılığı ve balıkçılık için kullanıldığı “açık güverteli” dönemindeki formuna atıf yapmaktadır.

TARİHSEL TİRHANDİL:
•   Az su kesimi (MCem. Notu : Önemli)
•   Kısa omurga
•   Baş ve kıç üstü Güverteli açık ambarlı (Yük taşımacılığı döneminde kullanıldığı şekliyle)
•   Posta aralıkları sık (yük taşımacılığında kullanılan formlarında)

“Tirhandil çok büyürse çektirmeye dönüşür” (Kademoğlu,2000, s.188)
Tirhandil boy olarak 5 m.  ile 14 - 15m. arasında, bu boylarda yuvarlak hatlarını koruyabilen tekneler olarak tanımlanmıştır (Kademoğlu,2000, s.188). Bunun yanı sıra eserde,  Erol Ağan tarafından yapılan, “Karaoğlan” Tirhandil’inin boy 14m - en 5,5m ölçülerinde olduğunu ve Erol Ustanın bu Tirhandil için, “biraz daha ince olsa idi bir iple kıyıya alırdık”, şeklinde bir ifade kullandığına yer vermiştir(Kademoğlu,2000, s.188). Ayrıca Tirhandil'in büyüdükçe çektirmeye dönüştüğü eserde vurgulanmıştır. 

TİRHANDİL:
•   Boy 5 m. – 14-15m.

Nami Uyav, Usta, “Geneksel Tirhandillerin” yapımında, eskiden ustaların denizde duruşunu beğendikleri bir tirhandilin baş-kıç bodoslama, orta posta şeklini dikkate alarak bu tirhandilin bodoslamalarını alçaltıp-yükselterek, orta postasını genişletip-daraltarak yeni tirhandilleri düşürdüklerini ve bu tirhandilerin geleneksel forma sahip olduğunu belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190). Nami Uyav, Usta, Gelenek ile tekne üzerinde oturmuş son çizgilerin yani denizde en güzel görünür halinin geleneksel tirhandil yapıcılığı haline dönüştüğünü belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190). Bu gelenekselliğin, tirhandilin gaga şekli, küpeşte ve şiyer şekli, baş bodoslama eğriliği, kıç bodoslama yatıklığı, dümen zerafeti ve figürleri, ay yıldız oymaları ve ahşap kordonlar ile tamamlandığı aynı zamanda eserde belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190). Uyav Usta, Tirhandillerin genellikle parampetli ve düşük güverteli olduğunu şimdilerde, krom korkuluklara ağ gerildiğini, ahşap trabzanlarla korunan dar ve küpeşte seviyesinde düşük bir güvertenin de geleneksel formun unsurlarından olduğunu belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190).

Öyleyse yukarıda yer verdiğimiz tanımlardan çıkardığımız unsurlar bir yana, Uyav Usta tarafından yapılan tanımlamadan “geleneksel olarak adlandırdığı tirhandil” için şu şekilde bir unsurlandırma yapabiliriz. 

GELENEKSEL TİRHANDİL:
•   Tirhandilin gaga şekli
•   Küpeşte ve şiyer şekli
•   Baş bodoslama eğriliği 
•   Kıç bodoslama yatıklığı
•   Zarif ve figürlü dümeni
•   Ay yıldız oymaları
•   Ahşap Oymaları


Dr. Süleyman Dırvana ise, Midilli açıklarında rastladığı Tirhandillerin birbirleri ile yarışır gibi aynı hizzada süratle randa yelkenle hareket ettiklerini, Tirhandillerin, sintineye taş veya kum koyduklarını veya süngercilerin küpeşteye oturarak yelkenle gayet güzel gittiklerini belirtmiştir(Kademoğlu, 2000, s.192).

Belki de eserde yer alan ve özellikle dikkatimi çeken bir diğer husus, Tirhandillerin “boyu kadar yerde döndüklerine” ilişkin bilgidir. Tirhandilin, boyuna göre en fazla genişlik kaldıran form olduğu ve boyunun %40-44’üne kadar tirhandillerin genişlik kaldırabildiğini Nami Uyav Usta  belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.195). 

Milli Dalgıç Aksona Mehmet Baş’da; Tirhandili, alçak yapılı, havaleli olmayan, rüzgar tutmayan, motordan önceki dönemde kürekli ve boyu kadar yerde dönebilecek manevra kabiliyetine sahip bir tekne olarak tanımlamıştır(Kademoğlu,2000, s.197).

Öyleyse bir unsur olarakya manevra kabilliyetine yer vermemiz doğru olacaktır.

TİRHANDİL
•   Boyu kadar yerde dönebilen

Kademoğlu (2000, s.198), Tirhandillerin “yelkenli iş tekneleri” olduklarını belirtmiştir. Özellikle Tirhandillerin yelkenli yarış tekneleri olmadığını belirten yazar, Tirhandilin yatınca, altındaki su miktarının azaldığını, bununda teknenin hızlanmasına olanak sağladığını belirtmiştir. Sefer Yıldırım Usta’da, tirhandillerin balasta ihtiyaç duymaksızın, genişliği sayesinden yelken yapabildiğini, bu genişliğin bir süre sonra bir noktada sabitlenerek, seyir yaptığını belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.199). Necati Zincirkıran'da 1900’lerde Tirhandillerin, Ege ve Akdeniz’den Karadeniz’e yük taşıdıklarına yer vermiştir.     

Kaynakça
Kademoğlu, Osman; Denizlerin Güzelleri, İstanbul 2000.
Ünlü, Rasim; İnce Donanma, İstanbul 2005.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder