9 Ocak 2014 Perşembe

Akdeniz’in Ötesine Yapılan Yolculuklar

Bugün uçağa binip bir kıtadan diğerine uçmak gayet doğal görülür. Kutsal Kitapta anlatılan dönemlerde de insanların uzun yolculuklar yaptığını öğrenmek size ilginç gelebilir.

MİLATTAN ÖNCE 11. yüzyılda Kral Süleyman bir filo yaptırmıştı. Onun ve Sur kralının filoları çok uzaklardan İsrail topraklarına değerli mallar getirirdi (1. Krallar 9:26-28; 10:22). MÖ 9. yüzyılda eski İsrail’de bir Akdeniz liman kenti olan Yafa’da, Yunus peygamber Tarşiş’e* giden bir gemiye binmişti (Yunus 1:3). MS birinci yüzyılda da elçi Pavlus, İsrail topraklarındaki Sezariye’den bugün Pozzuoli olarak bilinen ve Napoli Körfezi’nde bulunan Puteoli’ye (İtalya) bir deniz yolculuğu yapmıştı (Elçiler 27:1; 28:13).Tarihin de gösterdiği gibi, Pavlus’un zamanındaki Akdenizli tüccarlar sık sık Kızıldeniz yoluyla Hindistan’a gidiyordu. Hatta ikinci yüzyılın ortalarına gelindiğinde bazıları Çin’e kadar gidebiliyordu.* Peki Akdeniz’in batısına ve daha uzaklara yapılan ilk yolculuklar hakkında neler biliyoruz? Acaba eski denizciler ne kadar uzağa gidebildi?

Fenikelilerin Yolculukları  Denizcilik yapan halklar Pavlus’un zamanından yüzyıllar önce batıda ticaret kolonileri kurmuştu. Anavatanları bugünkü Lübnan toprakları olan Fenikelilerin MÖ 1200’de Atlas Okyanusuna ulaştığına inanılıyor. Fenikeliler MÖ yaklaşık 1100’de Cebelitarık Boğazının hemen ötesinde, bugün Cádiz olarak bilinen ve bir İspanyol liman kenti olan Gadir’i kurdular. Oradaki değerli mallar arasında, yörede çıkartılan gümüş ve Atlas Okyanusu tüccarlarının ithal ettiği kalay vardı.

Yunan tarihçi Herodotos, MÖ yedinci yüzyılda Mısır firavunu Neko’nun Fenike gemilerinden oluşan bir filoyu Kızıldeniz’in ağzında topladığını yazar. Mürettebatın da Fenikeli olduğu bu filonun amacı, doğudan batıya Afrika’nın çevresini dolaşmaktı.

Aslında Fenikeliler yüzyıllardır Afrika kıyılarını keşfediyordu. Ancak denizciler kıtanın Atlas Okyanusuna bakan kıyısını izleyerek güneye doğru yol almaya çalıştıklarında uzağa gitmekte çok zorlanıyorlardı. Çünkü şiddetli rüzgârlar ve akıntılarla karşılaşıyorlardı. Herodotos’a göre Fenikeliler bu yeni sefer için Kızıldeniz’den yola çıktı. Afrika’nın doğu kıyısını güneye doğru takip ederek Hint Okyanusuna vardılar. Yılın ortalarında karaya çıktılar, ekin ektiler, ürün alacak kadar orada kaldılar ve sonra yollarına devam ettiler. Herodotos üçüncü yıl tüm kıtanın çevresini dolaştıklarını ve Akdeniz’e girerek Mısır’a geri döndüklerini yazar.

Herodotos kaydının sonunda Fenikelilerin döndüklerinde inanılmaz şeyler anlattığını söyler. Bunlardan biri, Afrika’nın güney burnundan geçerken güneşin sağda görülmesiydi. Eski bir Yunanlı için buna inanmak gerçekten çok zordu. Ömrü boyunca Ekvator’un kuzeyinde yaşamış biri güneşi güneyde görmeye alışkındır. Dolayısıyla batıya giderken güneş solunda kalır. Fakat Ekvator’un güneyinde bulunan Ümit Burnu’nda öğlen güneşi kuzeydedir, yani batıya giden birinin sağında kalır.

Herodotos’un bu kaydı yüzyıllar boyunca tarihçiler arasında bir tartışma konusu olmuştur. Birçoklarına denizcilerin bu kadar eski bir dönemde Afrika’nın çevresini dolaşmış olması inanılmaz gelebilir. Ancak bilginler insanların o dönemdeki beceri ve bilgilerini düşününce böyle bir yolculuğun mümkün olduğuna ve Firavun Neko’nun bu seferi düzenlediğine inanıyor. Örneğin tarihçi Lionel Casson şöyle diyor: “Böyle bir yolculuk kesinlikle mümkündür. Fenikeli bir mürettebatın Herodotos’un belirttiği biçimde ve sürede bu yolculuğu yapmaması için hiçbir neden yok.” Herodotos’un kaydının gerçeklere ne derece uygun olduğunu kesin olarak bilmek mümkün değil. Yine de bu kayıt, bilinmeyen bölgelere çok eski dönemlerde yapılan deniz yolculuklarının ne kadar büyük çaba istediğine dair bir fikir veriyor.

Pytheas Kuzeye Yelken AçıyorAtlas Okyanusuna doğru batıya giden tek Akdeniz halkı Fenikeliler değildi. Yunan denizcilerin Akdeniz çevresinde kurduğu kolonilerden biri, bugün Fransa’nın Marsilya kenti olarak bilinen Massalia’ydı. Şehir deniz ve kara ticareti sayesinde zenginleşti. Tüccarlar Massalia’dan kuzeye Akdeniz şarabı, yağ ve bronz eşyalar gönderir, kuzeyden de ham metal ve kehribar alırlardı. Massalia halkı şüphesiz bu malların geldiği yerleri merak ediyordu. Böylece, bir Massalialı olan Pytheas MÖ yaklaşık 320’de uzaktaki bu kuzey ülkelerini kendi gözleriyle görmek üzere İrlanda kökenli "Courragh"lar ile yola çıkar.
Courragh- İrlanda'da ahşap bir karkas üzerine hayvan derisi geçirilerek                 yapılan geleneksel tekne.
Dönüş yolunda Pytheas seyahatlerini "Peri tou Okeanou" (Okyanus Üzerine) başlıklı bir
kitapta topladı. Bu kitabın orijinal Yunanca metni günümüze ulaşamamışsa da eski yazarlardan en az 18 kişi bu kitaptan alıntılar yaptı. Bu alıntılar Pytheas’ın gördüğü denizleri, gelgitleri, gittiği yerlerin coğrafyasını ve halklarını dikkatle tarif ettiğini gösteriyor. Ayrıca Pytheas, gnomon denilen bir ölçüm çubuğunun gölge boyunu ölçerek,
öğlen güneşinin açısını hesaplamış ve buna dayanarak ne kadar kuzeye gittiğini tahmin edebilmiştir.
Pytheas şahsen bilimsel konulara ilgi duyuyordu. Ancak bu yolculuğun başlıca amacı büyük ihtimalle bilimsel keşifler yapmak değildi. Bilginlere göre bu, Massalialı tüccarların planlayıp masraflarını karşıladığı bir yolculuktu. Ve onlar kehribar ve kalayın elde edildiği uzak kıyılara giden deniz yollarını keşfetmek istiyordu. Acaba Pytheas nerelere gitti?

Brötanya, Britanya ve Daha Uzaklar   Anlaşılan Pytheas, İber Yarımadasını dolaştı ve Galya kıyısı boyunca kuzeye doğru yol alıp Bretanya’da karaya çıktı. Bunu ufuk çizgisinden yararlanıp güneşin açısını ölçerek elde ettiği –ve büyük ihtimalle karada yaptığı– bir ölçümden anlıyoruz. Çünkü bu ölçüm Bretanya’nın kuzeyindeki bir yerin konumuna uyuyor.

Denizcilikte ve gemi yapımında usta olan Bretanya halkı Britanya ile ticaret yapardı. Britanya’nın en güneybatı noktası olan Cornwall, tunç yapımında önemli bir malzeme olan kalay yönünden çok zengin bir yerdi. Burası Pytheas’ın sonraki durağı oldu. Onun yazılarında Britanya’nın büyüklüğünü ve kabaca bir üçgene benzediğini anlatması gemiyle adanın çevresini dolaştığı fikrini uyandırıyor.
St.Brendan Courragh replikası
Pytheas’ın tam olarak hangi rotayı izlediği bir tartışma konusuysa da, o büyük ihtimalle Britanya ile İrlanda arasından yol alıp Man Adasında karaya çıktı. Çünkü güneşin açısıyla ilgili ikinci ölçümü bu adanın enlemine denk gelir. Üçüncü ölçümü Lewis Adasında yapmış olabilir. Bu ada İskoçya’nın batı kıyısı açıklarındaki Dış Hebridler diye bilinen ada grubunda yer alır. Pytheas oradan büyük ihtimalle kuzeye doğru yol alıp İskoçya anakarasının kuzeyindeki Orkney Adalarına vardı. Bunu Yaşlı Plinius’un alıntılarından anlıyoruz çünkü o, Pytheas’ın 40 adadan oluşan bir ada grubundan söz ettiğini yazar.

Pytheas’ın yazdıklarına göre Britanya’nın kuzeyine doğru gemiyle altı gün yol alındığında Thule adında bir yere varılır. Birkaç eski yazar Pytheas’ın Thule olarak adlandırdığı yerden “gece güneşi ülkesi” olarak bahseder. Pytheas’ın yazdıklarına göre, oradan da bir günlük deniz yolculuğu yapıldığında denizin buz tuttuğu bir yere gelinir. Thule’un nerede olduğu tartışmalara yol açmıştır. Kimisi buranın Faroe Adalarında, başkaları Norveç’te, başkaları da İzlanda’da olduğunu söylüyor. Thule tam olarak nerede olursa olsun, eski yazarlar onun “bilinen yerlerin en kuzey noktası” olduğuna inanıyordu.

Pytheas herhalde aynı rotayı izleyerek Britanya’ya döndü ve adanın çevresini dolaşmayı tamamladı. Onun Akdeniz’e dönmeden önce kuzey Avrupa kıyılarını keşfetmeye devam edip etmediğini bilmiyoruz. Her ne olursa olsun Yaşlı Plinius, Pytheas’ı kehribar üreten bölgeler konusunda güvenilir bir kaynak olarak kabul eder. O dönemlerde bu değerli madde, bugün Danimarka’nın bir kısmı olan Jutland’da ve Baltık Denizinin güney kıyısındaki bölgelerde bulunuyordu. Tabii ki Pytheas bu bilgileri Britanya’nın doğu kıyısındaki herhangi bir limanı ziyaret ettiğinde de edinmiş olabilir. Ayrıca bildiğimiz kadarıyla bu yerleri bizzat gördüğüne dair bir iddiada bulunmaz.

Britanya ziyaretlerini kaleme aldığı bilinen başka bir tanınmış Akdeniz yolcusu da MÖ 55’te adanın güneyinde karaya çıkan Julius Caesar’dır. MS 6’ya gelindiğinde Romalılar yaptıkları başka seferlerde Jutland’ın kuzeyine kadar ulaştılar.

Yeni Ufuklara     Fenikelilerin ve Yunanlıların keşifleri dünyayla ilgili coğrafya bilgisini artırdı. Artık sadece Akdeniz’i ve Atlas Okyanusunu değil, güneyde Afrika’nın en güney kısımlarına, kuzeyde Kutup bölgesine dek dünyayı tanımaya başladılar. O zamanlar insanlar keşfediyor, ticaret yapıyor, ufuklarını genişletiyor, inanılmaz mesafeler kat ediyor ve bu sayede sürekli yeni bilgiler ve fikirler ediniyordu.

Eski keşiflerle ilgili günümüze dek korunan kayıtlar cesur denizcilerin yaptığı yolculukların sadece küçük bir kısmını açıklıyor olmalı. Kim bilir eski denizcilerden kaçı gittiği yerleri yazıya dökmedi ya da o uzak kıyılardan geri dönmedi. Bu konuda kesin bir şey söylemek zor. Bununla birlikte ilk Hristiyanlığın yayılışını anlatan kayıtlardan o zamanki seyahatler hakkında bazı şeyler öğrenebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder