9 Ocak 2014 Perşembe

HANNO'NUN SEYİR DEFTERİ


Tarihte kaydı tutulmuş ilk deniz yolculuğu Kartaca Kralı Hanno'nun Afrika'nın Batı Kıyılarında yaptığı yolculuktur.

M.Cem GÜR Notu : Yine Kartacalı olan Marsilyalı Pythéas da  MÖ yaklaşık 320’de uzaktaki bu kuzey ülkelerini kendi gözleriyle görmek üzere yola çıktı. Onun hikâyesi de bir sonraki başlıkta......


BİR YELKEN, BİR KÜREK, BİR YÜREK 

Hiçbir navigasyon aletinin olmadığı bir dönemde sadece bir yelken, bir kürek ve cesur bir yürekle yola çıkan Kartacalı denizcileri alkışlamak, bir zorunluluktur. Bildiğim kadarıyla dilimize ilk kez çevrilen bu belge, denizcilik tarihi ile ilgilenenlerin dikkatini çekecek.

                                                                                                           ÇEVİRİ: Tayfun TİMOÇİN

Bilinmeyene yapılan ilk uzun yolculuğun hangisi olduğunu tam olarak bilemiyoruz ama kaydı tutulan ilk uzun deniz yolculuğunu biliyoruz. İşte bugün, birlikte bu yolculuğa yolculuk edeceğiz. Bir başka deyişle, bugün Hannon(ya da Hanno) ile tanışacağız. Hanno, adının çağrıştırdığı gibi, bir türkücü değil, Kartaca’dan anlı-şanlı bir amiraldir. Kayıtlarda Kral olarak da geçiyor, sonuçta Kartaca için önemli biri.

Başlamadan önce, isterseniz gelin, Kartaca ve Kartacalılar hakkındaki bilgilerimizi tazeleyelim. (İstemezseniz mi?.. Valla siz bilirsiniz, çok şey kaçırabilirsiniz.)
Herodotos’un zaman zaman İranlılar, kimi zaman da Persler dediği Fenikeliler, başkentleri Tyr(Sur)’den kalkıp Afrika’nın Akdeniz kıyılarını takiben, bugünkü Tunus önlerinde güzel bir körfeze gelmişler ve MÖ 814’te Kartaca’yı kurmuşlar. (Lütfen bu Tyr –bugünkü Lübnan’ın Sur kenti- adını unutmayınız: Zira yazarınızın hazırlamakta olduğu bir başka yazıda yine adı geçecek. Ama biz küçücük bir deyinelim ve yine bir anlam çıkartalım: Yunanlılar daha önce kendilerinden kız kaçıran Persler’den intikam almak için kalkıp koca denizi aşar ve Tyr’den, kralın kızı Europa’yı kaçırırlar. Yıllar sonra sıranın kendisine geldiğini zanneden Alexandros, ki biz ona halk arasında Paris deriz, Argos’tan, çok beğendiği evli barklı Helena’yı kaçırır. Buradan şu yorumu yapabiliriz ki, bize bu hikayeyi anlatan Homeros, Troyalılar’ın da Persler’in, yani Fenikeliler’in soyundan geldiğini ima etmektedir. Üstelik bunu daha başka yollarla da yapar ama bunları sonra konuşuruz.) 

Nerede kalmıştık? Evet, Kartaca’yı kurmuşlar. Kim? Fenikeliler. Ne zaman? MÖ 814’te. Nerede? Bugünkü Tunus’un Akdeniz’deki güzel körfezinde. Belki de Cerbe adası, o günlerin çok canlı bir tanığıdır. Bilinen odur ki, Kraliçe Dido, ya da Elissa, Kartaca’nın ilk yöneticisi ve Tyros Kralı Belus’un kızıdır. Efsaneye göre Kraliçe Dido yanındaki Tyros soylularıyla birlikte Kuzey Afrika’ya doğru yelken açar ve orada yaşayan halktan, bir boğa postunun örteceği büyüklükte toprak satın alır. Aslında çok küçük bir alan kaplayan boğa postundan incecik şeritler kestiren Kraliçe Dido, bu şeritlerle çevirdiği koskoca alana, boğa postu anlamına gelen Byrsa adını verdiği bir kale yaptırır, bu kalenin etrafına da Kartaca kenti kurulur.Fenikeliler’in torunları olan bu Kartacalılar, çok usta denizciydiler, Cebelitarık’tan çıktılar, İngiltere’ye gittiler, Afrika’nın güneyine indiler, Akdeniz’i haraca kestiler, ticaret yaptılar. Dünyanın toprağını kazandılar ama zamanın devi Roma İmparatorluğu’na kafa tutunca tarih baba “yeter bu kadar” dedi ve MÖ 264 – 145 yılları arasında Kartaca Savaşları diye anılan üç büyük savaş yapıldı.Çok ünlü komutan Hannibal, bu üç savaştan ikincisinin önce muzaffer, ardından da mağlup kahramanıydı.

HANNİBAL’DEN ÜÇYÜZ YIL ÖNCE

Bizim Hanno’nun hikayesi ise, Hannibal’den tam 3 yüzyıl önce yazılmıştır. MÖ 6. Yüzyıl’da yazılmış bu seyir defterini okuyunca hiç şaşırmama olasılığınız da var. Çünkü yazılanlar bugünkü bilgi düzeyimizin çok çok gerisinde. Bilmediğimiz hiçbir şey yok seyir defterinde. Adamları şaşkına döndüren gorilleri, bugün bilgisayar kullanarak bizimle iletişim kullanacak hale getirdik.(Aman ne iyi oldu. Çok işimize yarayacak bu gelişme! Bilgisayar ekranındaki sayıları küçükten büyüğe sıralayabilen goriller!!!)
Bu hikayeyi önemli yapan şey, bilinmezlere cesaretle açılan yelkenlere sahip olmasıdır. Bugün, “acaba yarın sabah hava nasıl olacak?” endişesiyle marinadan çıkmayan bizlerin, hiçbir navigasyon cihazının olmadığı, güvenliğin, içgüdülerle sınırlı olduğu bir dönemin insanlarını, hiç bilmedikleri, korktukları, dünyanın sonu sandıkları sulara yelken açtıkları için alkışlamamız ve onlara hayranlık duymamız gerekir. Bugün, onca teknolojiye, bilgiye, haritaya, GPS’e falan filana rağmen, şu burun nasıl, burada topuk var mı diye endişelerden endişelere gark olan bizlerin, 2500 yıl önce bir yelken, bir kürek ve bir yürekle yola çıkan cesur denizcileri takdir etmemiz, ve yaptıkları işe şaşırmamız zorunludur.

Elimizdeki kayıtlar, ne yazık ki Hanno’nun kendi dilinde(Fenike dili) yazılmış değil. Çünkü orijinalleri yanmış ya da kaybolmuş ama kaybolmadan önce hayırsever bazı Yunanlı bilginler ya da tarihçiler (sanki tarihçiler bilgin değil mi?) Hanno’nun seyir defterini Yunanca’ya çevirmiş. Bu çeviri kalmış günümüze. Orijinal günce kim bilir İskenderiye’de mi, Efes’te mi, Delfoi’de mi yoksa Girit’te mi her neredeyse bir yerlerde tarihin tozları arasına karışıp gitmiş. Bizim yazımıza esas aldığımız İngilizce çeviri ise işte bu Yunanca çeviriden çevrilmiş. Ben de üstümüze vazife edinip, o İngilizce çeviriyi Türkçe’ye çevirdim. Araştırmam sırasında Türkçe bir metne rastlamadım çünkü. Rastlasaydım tembellik edip üzerine yatabilirdim belki, iyi oldu demek ki. Kısacası, Fenikece’den Yunanca’ya, Yunanca’dan İngilizce’ye, İngilizce’den Türkçe’ye evrile çevrile bir hal olmuş bir metin bu. Ama emin olun, anlamda, olabildiğince az kayıp vermeye çalıştım. Bana sorarsanız iyi de oldu. Yazıyı uzatmamak için İngilizce çeviriyi vermiyorum. Her maddenin ardından yorum ve açıklamalarını bulacaksınız. Okurken, yanınızda bir de Batı Afrika haritası olursa, çok daha iyi olur, keyfiniz artar.

Eeeee! Hanno'nun hikâyesi nerede? diyecek olursanız 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder