2 Ekim 2014 Perşembe

Bundan böyle şort stori'ler  kaleme almak zorunda olduğumuzdan  artık açık  ünvanının tamamını yazamadığımız Cemalettun Paşa'nın San del Ancello mevkiinde ne şekilde baskın yediğiniı ( lakin kendisini ele verenin kim olduğu ileriki bölümlerde açığa çıkacaktır umarız ) ve Venedik Cumhuriyesinin  Yeni Hapishanesinde hücreye atılmak üzere Son Nefes Köprüsü (Ponte dei Sospiri ) veya namı diğer İç Çekişler Köprüsü veya İşkence Köprüsü'ne (2) nasıl getirildiğini tafsilatıyla anlatmıyoruz.

Ol sabah Contessa di Marghera - Mascarpone büyük bir iç sıkıntısıyla uyanmıştır. Hiç bir zaman sevemediği eşi Venedik Cumhuriyyesi İdare Konseyi Başganı hain Comte di Capri sabah apar topar evden fırlamış, acelesiyle ilgili de tek kelime etmemiştir. Kontes köşklerinin verandasında kız kardeşleri, nedimeleri ve arkadaşlarıyla oturup söyleşirken dahi içinde hep bir felakete şahit olacakmış gibi bir his vardır. Güzel ve narin yüreği pır pır etmektedir.

Artık yetişmiş ; babası o  ince uzun, sıska ve esmer , karga burunlu Capri kontuna hiç benzemeyen, kahverengi saçlı, renkli gözlü , yapılı orta boylu biricik oğlu Cemilio gezinmek üzere dışarı çıkmadan annesinin yanına gelmiş, yanağından öpmüş ve şakalaşmış ise de, Kontesin efkarını dağıtamamıştır.

Cemilio'nun   ismi elbette dikkatli okuyucunun merakını mucip olmuştur.

Baş ağrıtmak pahasına bunu okurcuya açıklamak zorundayız. Günümüzden tam tamına 30 sene, 3 ay, 21 gün evvel bir sabaha karşı dünyaya gelmiş oğluna isim konulacağı zaman kontes kendisine eşi Kont, kayınvalidesi ve Başpiskopos tarafından önerilen cem'an 10 ismin tamamını reddetmiş, oğlumun adı Cemilio olacak ! diye tutturmuştur. '' Muhterem Kontes hazretleri ; dilimizde böyle bir isim yok. Carlo, Camillo, Casimiro var ; Emilio var ama Cemilio yok ? Kimse koymamış ki...'' diyen tüm aklı selim sahibi Venedik ileri gelenlerine inatla '' Ben koydum ; oldu ! '' demiş, diyebilmiştir. (3) Muazzam bir kadınmış, vesselam !

Cemalettun Kaptan Paşa bir manga kılınçlı ve kargılı Venedikli askerin gözetiminde itiş kakış ve niçebin eziyetle Son Nefes Köprüsüne doğru sürüklenirken ; Cemilio bir parça hava almak için çok sevdiği ahşap teknesiyle ( Cemilio bir türlü yerel ve yöresel kayıkları sevememiş, o kuzguni karga karası gondol kayığı yerine, hayalindeki bir kayığı artık Afrika kıtasından mı ; Hind ellerinden mi geldiği bilinmez pahalı ve ender ağaçlarla, en iyi Venedikli ustalara inşa ettirmiştir ) bir gezinti yapmayı düşünmüş ; yanına da hiç ayrılmadığı, dişili - erkekli tam yarım düzine birbirinden şirin, altın tüylü, sarkık kulaklı Cocker Spaniel (4) köpeklerini almıştır. Denize asla bu can dostlarını almadan çıkmazmış.

Belli bir hedefi olmadan şu kanaldan bu kanala doğru dümen tutan Cemilio hiç fark etmeden Son Nefes Köprüsünün altına gelmiş olduğunu fark eder. Köprü üstünde bir ahali kalabalığı görünmekte ; kızgın bağırışlar duyulmaktadır. Köprüye biraz daha yaklaştığında askerlerin önlerinde kafası sarıklı, ayağı şalvarlı , sakallı yaşlı bir tuhaf ademi sürüklediklerini ; aylak ahalinin de peşlerinden gelerek nümayiş yaptıklarını anlar.

Cemilio tam o pırıl pırıl parlayan aristokrat kayığı ve yarım düzine cins köpeği ile köprünün orta penceresinin hizasına geldiğinde ; bu yaşlı yabancı ihtiyar mahkum da taş köprünün üzerinde aynı noktaya varmıştır. Birden sert bir hareketle durur, kendisini dürtmeye çalışan en yakın askeri iteler ; başını aşağıya çevirip ; çakmak çakmak gözlerle kendi dilinde ( aslında Venedik dilini unutmamıştır ama gururundan konuşmaz ) Cemilio'ya höykürür :

'' - O nasıl bir gayık eyy Venedig sapkını, şaşkını ...? Güverte çalımı yanlış düşmüş. Eni ile boyu mütenasip değil. Hiç Rum ellerine seyahat etmedin mi ; Helen dilinde triandil sözcüğünü duymadın mı bre gafil ? Üçe bir. Üçe bir demek triandil. Teknenin eni bir birim olacak, boyu üüüçç ! 40 yıldır tüm Akdenüz çanağında hem dil-i Osmaniyeyle, hemi de Lingua Franca ilen bunu her ademe haykırıyoruz ; dilimizde tüy bitti anlayanı beri gele !

Gayuğun bezirini de yanlış çalmışsınız üzerine...Her kattan sonra fazlasını âlâ Mısır bamuklu beziyle silecektiniz, fazlasını alacaktınız, kurumasını bekleyecektiniz...Bu ne böyle akide şekeri gibi olmuş gayuk ? ''

Cemalettun Kaptan Paşa esirliğini unutmuş ; ince donanmaya hükmettiği günlerdeki gururu ve şiddetiyle bağırmaya devam etmektedir :

'' Hem o köpeklerinin hali nicedir ? Bak soldan üçüncünün bir gözü akmış. Silsene onu ipek fularınlan. Sağ baştaki dişi küpeğin bu sabah tımarı eyi edilmemiş ; tüyleri parlamıyor. Niye tam arkandaki yavrucuğun dasması o kadar sıkı vurulmuş ? Boğulacak evladım...Bilmiyorsaz niye beslersiz ? Günahtır, yazıktır, zulümdür !''

Bu sırada üç beş asker toparlanır, Paşamızı ite kaka zindana doğru sürüklerler.

Hiç tanımadığı, tuhaf lisanının bir kelimesini anlamadığı, üstelik hal ve hiddetinden güzel şeyler söylemediğini kestirdiği bu yaşlı, tutsak esir yine de Cemilio'nun üzerinde garip bir etki yaratmıştır. Nasıl dese ; sanki her şeye rağmen adamın dediklerini anladı ? Anlamadıysa da hissetti. Kılığı kıyafeti buna benzer bir takım doğulu tüccarları önünden sık geçtiği Palace di Turchi denilen handa gördüğünü hatırladı...Ama bu adam kimdi ? Hiç görmemiş, hiç karşılaşmamış olduklarından adı kadar eminken ; adamda kendisini hem de çok derinden çeken, etkileyen, tanıdık gelen bir şeyler vardı.

Akşam yemeğinden önce verandada oturup bir kadeh bir şeyler içip üzüm yerken bugün başına gelen bu tuhaf tesadüfü annesi Kontes'e de anlatmayı düşündü...Validesinin canı sıkkın görünüyordu sabah. Belki bu tuhaf hikaye onun ilgisini çekip, keyfini getirir, bir nebze gülümsetirdi.


YINE DEVAM EDER INŞALLAH. GELECEK BÖLÜME : Cemalettun Paşamızı ihbar eden , Venedikliye satan kim idu ?

2)  O da neymiş diyen dikkatsiz okuyucuya not : Lütfen Hüsnü Helvacıoğlu korsanın Kaçak Kat Yayınevi yayınlarından : Venedik ve Ahlar köprüsü adlı eserini tekrar okuyunuz ).
3) Bakınız Dilbilimci Antonio Cesare Corrado'nun '' Ender Rastlanan Venedik ve Havalisi Kadın ve Erkek İsimleri Sözlüğü ''

4 ) Bu küpecikler Büyük Britanya yetiştirmesi diye bilinmelerine rağmen, çok daha önce Venedikte yetiştirilmiş, iki asır sonra kimi yavrular İngilizlerce çalınarak, adada da üretilmiştir. Bknz : Lord Nelson : İtalya Sefer Anılarım kitabı . Yazarın Notu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder