2 Ekim 2014 Perşembe

Bu bölüm yiğidlerimizin Kelemiç koyundan yelken basmakla Venediğ şehri kapularına dayanacakları seyru bir temam tekmül anlatır ki ; neşriyatçımızın vaki israrlı talepleri üzre bila-istek , mecburiyetten yazılmıştır. Yoh ise bu kısmı es geçecek idük.

İtimad Kaptan Reis navigasyonu her daim ( uyurken koynuna sokmaktadır ) neticesinin altında muhafaza ettiği, - Cemalettun Kaptan Paşanın dahi '' pirümüz efendümüz '' deyu metheylediği ( aslında kendisinin ondan daha büyük bir denizci olduğunu düşünmekte ise de )-; Piri Reis nam bir yüce Osmanlı deniz ademinin 1513 tarihli,  ceylan derisi üzre işlenmiş hartasının yağlı kasap kağıdına çini mürekkebiyle çizilmiş ucuz bir kopyasıyla yapmaktadır. 
( Bakınız değil ; zahmet verip ,üğrenip bilesizdir ! Kaptanı Derya Piri Reis . Hakkında biz bilgi vermeyeceğizdir ) . Hartayı başka bir leventin eline teslum etmemekle yiğidlerimiz üzerindeki mutlak otoritesini koruyacağını bilmektedir.

Yola çıkıldığından beru yiğidler arasında bir hoşnutsuzluk sezilmektedir ki ; bunun sebebu elbette tuzlu et ve balıkla kuru somun yeyip ; yavan su içmektendir   ( resmi  vakanüvistlerimizin hep her daim Osmanlının pek bir  hoşgörü sahibi olmuş olduğunu bize aktarmalarına rağmen ) Ol dönemde YENI Devleti Aliyyeyi Osmaniyyede başta olan Sadrazamın sofuluğu nedeniyle hamr veya alkollü içkü hoş görülmez olmuş idi. Zati içilmesundur. Ademoğlu içince saputup sağa sola çemkirmek gibi bir tuhaf huya sahiptir ; cümle alem bunu bilir. Devlet göreviyle yola çıkan FARFARA di INFERNO gayığına bu nedenle içkü yüklenmemişti. Durumun vahametini anlayan zeki İtimad efendu yiğidlerine şol müjdeyi verdi : '' İlk durağımız Urum elinde Leros adasıdır ki ; oradan size 2 fıçı ala şarap yükü alacağımdır ''. ( Leros adası : 37.09.26 K 26.51.35 D )    Tüm leventlerin yüzleri aydınlanır, geniş geniş sırıtırlar. Az bir zaman sonra adı geçen adacığa vardukta ; yiğidler hep birlikte karaya çıkarlar. Hemen üzerlerine seyirten ve '' liman bahşüşü gereklidir '' diyen Urum'u ensesinden tuttukta ; suya atarlar. Koyu renkli giysisi üzerinde limani polisi yazan ve bunlara evrak, pasaport soran gafil görevliye kılınç ve kamalarını teşhir eyledükte beriki de toz olur...Anlıyoruz ki o dönemde denizlerde dolaşmak şimdiki kadar yoğun bürokrasiye tabi değul imiş. Ayrıca İtimad beyin kayığının Selçuklu, Osmanlı ve Türkiyenin gördüğü ilk yabancı bandralı teğne olduğuna dikkat çekeriz. Daha sonra sularımızda yerli insanımıza ait misal Delaware kayıtlı tenezzüh teğneleri görmek için 400- 450 sene beklememiz gerekecektir.   İtimad beyimizin kayuğunun kıçında Vinediğ bayrağı taşıması hasebiyle alınan 2 fıçı şarap ( hamr ) Evropa Birliği nam bir antlaşma çerçevesinde harçsız , vergisüz ve çok ucuzdur. Leventler hatta  '' keşkü dört fıçı alsaydık...'' dirler. Her dirayetlu kaptan gibi taifesinin vaziyet ül moralman'ına çok tikkat iden İtimad reis onları akşam yimeğine çıkararır ; yolda bilgi verur : '' Bu Urum kafiri taverna tabir ettükleri aşevlerinde  güzel yer içer. Fiyatları da pek makuldur. Dersaadette , bizim Ege sahillerinde, kötü bir meyhanede yediğün üçtüğünün yarısı kadar bile hesap vermezsun.Ziyadesiynen  ehvendir  '' Lakin yiğidlerin kısmı azamı '' içünde domuz eti vardır '' deyu et yimezler...Mekruhtur deyu pespembe bir böcük cinsi olan karideslere ; ısgarası pek latif olan kalamari ve octopus a el sürmezler. Peynir ve somuna yüklenirler. Henüz domat  namlı zebze Hameriga kıtasından Akdeniz yöresine gelmemiş olduğundan meşhur Grek salad'ına da yumulamazlar. Üstün körü nefis körletirler. Müteakip sabah erkenden adadan ayrılırlar.

Yaklaşuk kabaca hesap ile 200 -220 mil kadar gittükte ; koordinatları   35.25.28 K 21.23.56 D olan bir noktada tramola eyleyip Şimal yönüne dümen tutmaları gerekirken ; artık ne hata olmuş ise   İtimad korsan ya dükkatsüzlüğünden, ya şarab , ya uykusuzluğun etkisinden rota değiştirmez. Batı güney batı rotasında divam ederler. Yeyecek ve şarap bol olunca kimsenin umuru olmaz ki ; bir kaç gün yol gittikte kendilerini Tunus'un Bizerte limanında bulurlar. Burayı İtalyan ülkesinin topuğu zannederlerken, teğnede Venediğ bayrağını gören bir sürü baldırı çıplah Arap yalınayak yalınkılıç tekneye hucüm gösterir, niyetleri tekneyi yağmalamak, ekibini esir alıp fidye neyin istemektir. Lakin bizim leventler sekizi birden Allah Allah nidalarıyla bir elde kılınç diğer elde Bursa işi kamalar güvertede cenk düzenine girince ; Arap yağmacılar desdur deyip geri çekilir ve pes ederler. Kayığa bir elçi gönderir ve leventlerimizi misafir etmek istediklerini bildirirler. Akşam ezanından sonra davete icabet eden leventlerimiz ala, içine kuzu gözü ve yanağı doldurulmuş kellelerin, koyunların içine ; ol koyunların da dişi deve içine yerleştirilmesiyle yapılmış ananevi yöresel yemeği taam eyledukte, kulpsuz fincandan koyu Yemen kahvelerini içip teğneye geri dönerler. Bir kısmısı mide ve bağırsak ağrısıyla teğnenin tek ayakyolunun  önünde kuyruğa girerken ;  HakanZ ve Umut leventler  İtimad kaptanı sıkıştırırlar. '' Reis hele bize şu hartanı bir göster ; biz buralara niye düştük ki ? diye sual açarlar. İtimad reis hartayı istemiye istemiye önlerine serdikte HakanZ az bakar : '' İtimad abey, sen bu hartayı ters serersin ; bah harta dibaçesinde çizili şol ok'un üst tarafı her daim Şimali gösterir. Sen hartayı masaya ters sermişsin '' dir. Bunlara şahid olan Umut Efendi sıkılır ; '' harta tarayıcısı '' adını vereceği bir cihaz üzerine çalışmaya başlar ki ; bu alet cümle dünya hartalarını ihtiva edup, teğne yürüdükçe yerini harta üzerinde göstereceğdur. Bunun için önce elektrik denilen nesneyi icad etmek , sonra bunu batarya denilen küçük kara kutularda depolamak , sonra bu elektriği ancak Kapalıçarşı esnafından tecrübeli bir Ermeni kuyumcunun yapabileceği tel inceliğünde altun hatlardan kandil ışığıyla aydınlatılmış bir küççük perdeye aktarmak gerekmektedir. Lakin kayığın o anki konumunu anlayabilmek için gök yüzüne bir takım peykler göndermek lazım idir ki , işte bu mesele çözülemez. Umut korsan defterine işlediği bu keşfin müsveddelerini bir kenara atar. Ondan ancak beşyüz sene sonra küffar bunu becerip ; ''chart plotter '' adu altunda tüm denizcilere bahalı bahalı sokuşturacaktır.

Toplu ishal krizini atlatan denizciler ertesi gün Bizerte limanundan ( 37.16.23 K 09.53.23 D )  ayrılup 1 gün 1 gece yol gidende gün doğarken uzakta bir korsan teknesi belirir. Korsan gemüsü yaklaştıkta direğin üzerindeki gözcü yuvasından bir kapkara bir arabın aşağıya seslendiği duyulur : ''  Önümüzde bi' küçük teğne vaa' ! ''. Kırk değişik milletten korsanın bulunduğu teknenin şişman kaptanı tedbiren sorar '' Romalılar mı ; Galyalılar mı ? '' .Zencü yukarıdan bağırır '' Hayıı'...Vinediğ bayvaklı bunlaa...'' Kaptan keyifle hucum emri verir, manevra yapar, bizimkilerin yanına doğru dümen kırar. Korsanların sayısı leventlerimizin 5 mislidir, gemülerü de en az 2 misli büyüklüktedir. Leventlerimizin tüm cesaretüne rağmen pek şansları yok gibidir. Lakin başından beri FARFARA di INFERNO kayığının böyle bir askeri harekata girişmiş iken hiç silah taşımamasını stratejik açıdan doğru bulmayan Umut korsanı bir gece evvel uyku tutmamış havuzluğun bir köşesinde oturur idi.  Birden aklına Bizerte şehrinde avare gezinirken önüne çıkan,önce bir tekme atup tangur tungur yuvarlayarak eğlendiği, daha sonra belki bi işe yaratırım..diyerek omuzlayıp kayuğa getirdiği ağır prinç borudan sırtta taşınabilen hafif bir top yapmak geldi. Tüm gece çalıştı. Sabah gün doğduğunda top hazur idi. Mermi olarak FARFARA di INFERNO teknesinin salmasına safra olarak yerleştirilmiş yumruk büyüklüğünde demir gülleri kullanacak idi. Talihsiz korsanlar işte tüm bu proje olup bitende bizimkilere rastgelmişlerdi. Korsan teknesi yetişup borda bordaya gelmek üzerelerken, Umut korsan topu HakanZ leventin omuzuna yerleştirdi. Barutu hakkıyla verip, namludan gülleyi sürdü. Bu arada İtimad korsan elinde viç kolu korsanlara sallıyor '' Yiyorsa gelsenize ulan, gelsenize...'' deyu bağırıyor idi. Korsanlar da zati avı pek kolay gördüklerinden eğlenerek İtimad efendiye el sallıyor ; gülüyor idiler. Topun aniden patlamasıyla korsan gemisinin karinasında koca bir delik açılması bir oldu. Patlayan barutun etkisiyle HakanZ korsan kapkara olmuş, sadece dudaklarının pempesi, dişlerinin beyazı bir de kocaman açılmış gözlerinin akı seçilir olmuştu . Umut korsan geri sıçradı : '' Ahan da gözcü direğindeki yamyam önüme düştü...'' deyu düşündü. HakanZ korsanın '' N'aaptın olum sen yaa ? '' feryadıyla durumu anladı. HakanZ korsanımıza şükür Allaha bişeycikler olmamıştı. Datlu suyla yıkandıkta yine aynu adem oldu.

Tüm leventlerimizin aklında bu olaydan son bir sahne kaldı...Batan korsan gemüsünün sadece direği suyun üstünde olup, gözcü yuvasındaki iri yaru zencunun : '' Batıyo'uzz ! '' deyu bağırdığı an. ( 15 )

Akdenizin ( son YENİ Osmanlı padüşahunun isimlendirmesiyle Vaytsii'nin ) engin sularında bir müddet yol aldıktan sonra yiğidlerimizun kayığı Adriyatik Denuzu nam sulara girdi. Şimale tırmana tırmana Venediğe doğru çıkarken bu defa küçük bir hatayla Arnavut  adı verilmiş inatçu bir milletin Gjiri i İnglezit adı verilen sahil yöresine düştüler. Müsliman ümmetine sempati duyan Arnavutlardan izzet-ü ikram görürler. Birlikte yirler, içerler. Ayrılırken civarda keçilerini otlatmakta olan bir çobana Venediğin yolunu sorarlar. Çoban eliyle yön göstererek : '' Ahanda şol yönde güneş bir kargı boyu yükselene kadar gidin, Venediğe varırsınız '' dir. Bizimkileri selametler. Az gittikde , yaklaşık 4- 5 mil sonra Sazan adası ( 40.28.31 K  19.16.46 D )denilen daş parçası önünde bir kez daha karaya otururlar.

Buradan da kurtuldukta rüzgar cenubdan esmeye başlamıştır. Dubrovnik nam şehrun önlerinde bir kavança atarak Venediğe doğrudan dümen tutmak isterler. İtimad korsan her zamanki gibi dümende '' Hazuuur, ....kavança ! '' deyu ünledukte leventler pozisyon alır, yelkenler canhıraş feryadlarla haşur haşur sesler çıkarırken bumba hızla bir kontradan diğerune geçer ; işte o an ortalıkta dolaşan ; ismini bilemeduğumuz bir leventin kafasına ağır bumba geçiverur. Kafasına  bumba isabet eden yiğidin başı kan revan içinde kalıp, sağ gözü yerinden fırlar, iri burnunun yanında sallanmaya başlar. Yiğid acıyla '' Uuiiy...Cözüm çıkmıştır daa '' deyu haykırırkene tabip levent HakanE korsan   hamle edup, bir anda gözü hoop diye yuvasına yerleştirir. Yiğid cöreyrum cöreyrum diye sevinçle bağırır. HakanE  Yiğid de  gayet sakince : '' Herkes görüyor zaten...'' deyup gidip başüstüne oturur. (16 )

Sazan adasındaki karaya vurma da selametle atlatıldukta artık Venediğe az mesafe kaldığından, leventler başaltında derdest edilmiş Mehmet adlu ademin elini kolunu çözmüş, teğnede serbest dolaşmasına izin vermişlerdir. Bu adem havuzlıkta oturur ve etrafı taciz etmeğe divam ider. Gah  '' Bu kayığın gölgeliği ne güzelmiş, benim teğneye de yapaydık...Benim elimden gelmez, sen bana bir proje çizsen a Umut korsanım ? '' gah : '' Teğnenin kıçından keşki rahatça suya inebilsek de ; çimsek. Oraya bi platform yapsak ; acep kim bana bunu yapar ? '' , gah : '' 3 karış suya gaç karış zencir koyverilir ? '' gah '' Rüzgarın hızı neylen ölçülür, bofor ilen mi, knot ilen mi ; bu Beaufort denilen adem de kimdir, nerelidir ? '' gah ( afedersiniz ) '' Teknede apdest yaptuğdan sonra temizlemek içun kollu pompadan daha eyi bir çare yoğ mudur ? ''  gibi suallerle leventlerimizin içini baymaktadır. Lakin az buçuk deniz tecrübesi de vardır. Misal Umut reis rüzgar duranda tekneyi yürütebilmek için, gövdeye yerleştireceği ayak pedallarıyla çalışan bir çarka bir mil, milin ucuna da pervane denilecek bir burgu takarak, teğneyi yürütebilecek bir düzenek çizdiğinde bu Mehmet efendi çizimlere bağmış ve demiştir ki : '' Bu sistem çalışmaz. O burguyu çeviren mil kesilir...Burgu suya düşer, kaybolur gider...''

MECBUREN BİR MÜDDET DAHA DEVAM EDECEK. EĞER BAŞKA LAFAZAN Bİ KORSAN ÇIKMAZ ÜSE BAŞLADIĞIMIZ İŞİ BİTİRMEK BOYNUMUZUN BORCU OLDU.

 15 )işte bir zaman geçtikten sonra FANFARE di INFERNO'da tutsağ bulunan Mehmet adlı ademin Frengistan'a yaptığı bir ziyarette Belçika denilen küçük bir ülkede , bir tencere midye yeyüp ala şarap içerken bir Belçikalı ademe anlattığı bu hikaye Belçika krallığında nesilden nesile ağızdan ağıza aktarılmış ; günün birinde heç elleri skota ve yeke tutmamış ; Akdenüzü bilmez iki yazar çizer komik masa başı ademi tarafından ASTERİKS adlı , hayali, pek meşhur çizgi roman serisine başka bir biçimde aktarılmıştır.


16 ) FARFARA di INFERNO teğnesinde geçtiğini kesin bildiğimiz bu hikaye, MS 1970li yıllarda İstanbula kadar sefer eylemiş Tristan Jones adlu palavracı bir İngiliz yazarın BUZ adlı kitabında sanki kendi başından geçmiş gibi anlatılmaktadır. Bu adem tıpkı Cücü Kaptan Korsan gibu sıkı palavracı olmakla birlikte, hikaye yeteneği ( yine aynen Cücü korsan gibi ) gayetle şayan-ı takdirdir ( Yn )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder