22 Ekim 2017 Pazar

BİLGİ KIRINTISI - "Belou"


Bu fotoğraf FB de yayımlandı.

İlk kez gördüğüm bu arma konusunda "bir bilenden" bilgi ve açıklama rica ettim.

Öncelikle fotoğraf bizim Ege'den. Tekne bir tırandil. Arka yelkeni göz ardı edersek bizim "tulum arma" dediğimiz Yunanlıların da "sokoleva" dedikleri geleneksel arma.

Gelen açıklama da şöyle:

Vlavianos Nikolas :Without a mizen sail (royal in the case) no boat with traditional sail will tack easily The same and for the savolava and especially the “Belou” the rig of the boat at this picture. And here as we can see, everyone was in position to come about or they have just completed the tacking.
-------------------------------------------
Geleneksel yelken donanımlı teknelerde mizenanın olmayışı ( resimde olamazsa olmaz olan) kontra değişiminde kolay değildir. Sokoleva arma ve bu resimdeki "Belou" da olduğu gibi. Resimde de insanlardan fark edileceği gibi ya kontra değiştirmeye hazırlanıyorlar ya da değişim az önce tamamlanmış..
Baş üstündeki adam flok veya ana yelkenin karulasının boşunu alırken veya boşlarken direk dibinde bulunan ve teknenin kıçına doğru konumlanmış olan da bir palangayı dolduruyor. Sanki yardımcı yelkeni basıyor. 
Teknede dümen olmasına rağmen 2 kürek de devreye girmiş. Çünki rüzgâr yetersiz. Baş kürek normal çekilirken sanki kıçtaki siya ediliyor.  

Kontra değişimi tamamlandıktan sonra bu yardımcı yelken indiriliyor. 

Böylece armanın tanımlamasını da öğrenmiş olduk : "BELOU"

13 Ekim 2017 Cuma

BUGÜN "BALIKÇI'nın ÖLÜM YILDÖNÜMÜ




Balıkçı’nın mektubu


İzmir, 25 Ekim 1969
Aziz, Louis Bayle, Akdenizli Kardeş;
Kitaplardaki şiirlerden sanki Teokritos’un pastoral, Vergilius’un bukaliklerinden geliyormuşçasına bir koku, tatlı bir alize rüzgarı yayılmakta… Onları okudukça tipik bir Akdeniz manzarası görmüş gibi oluyorum. Çünkü Altıncı Kıta, vahşi bir dünya değildir. Bu yönden “insan dünyası” olduğu söylenebilir. Kesinlikle söylenebilir ki – eğer yanlış anlatıyorsam, Fransızcam için bağışlanmamı dilerim – yüksek ve mağrur dağ ve uçurumlarıyla tüm Akdeniz’e, usta bir sanatçının elinden çıkmış sanat yapıtı denebilir. Bitki örtüsü yeterince zengin olmasa da, dahası orada burada çıplak yerler, kayalıklar görülse de bu böyledir.

Güneyden bakınca Toros Dağları (Toros boğa demektir ve bu çok önemlidir) birbiri ardınca, Mavi Akdeniz’in doruklarda patlamış ak köpüklü dalgaları gibi şahlanmışlardır.

Doğu Akdeniz’den şöyle bir yola çıkalım:

İşte orada Akdeniz, aşırı derecede Akdeniz’dir. Orada Akdeniz’le kıyı öylesine birbirine girmiştir ki; karanın nerede bitip denizin nerede başladığı kolay anlaşılamaz. Körfez, küçük koylar, burunlar, yarımada ve adalar çılgınlığıdır. Bu antik “Arkipelagos’tur, Arşipel’dir; yani “Eski Deniz”dir. Mısırlılar bu adaları “Denizin yüreğindeki adalar” diye adlandırmışlardır.

Bazı geceler bu takımadalarda (Arşipel) ay ışığında sandalınızda yalnızken, uzakten gelen ve sizi garip bir coşkuyla titreten uzun, yumuşak çığlıklar duyduğunuzu sanırsınız. Belki bunlar, gelişmelerini Anadolu’ya borçlu olan Kentaurların seslenişlerinin yankılarıdır.

Atı Hititliler yetiştirmişlerdir. Kentaurlar, Helenlerin gördüğü ilk Hitit atlarıdır. ./…

Ege kıyılarının burunları adeta, denizin çağrısına uyarak, dalgalara dalar ve Afrodit’in doğuşundaki gibi sırılsıklam yeniden denizin yüzüne çıkarlar. İşte Arşipel adaları böyle oluşur. Dalışlar yinelenirse, mavi deniz, adına uygun olarak sevinçli adalar topluluğu ile dolar.

Sporad ve Kiklad diye adlandırılmıştır bu adalar kargaşalığı. Sporad “Sperein” kökündan gelir “saçmak”, “dağıtmak” ve aynı zamanda “ek-mek” anlamındadır. Çünkü “sporos” tohum demektir.

Sanki, Küçük Asya’nın yüksek bir yaylasında ayakta duran tanrıça, Arşipel’in sonsuza doğru uzanışını görünce coşkudan soluğu kesilmiş; elinin geniş ve cömert hareketiyle avuç dolusu ada tohumunu serpiştirmiştir bu denize. Böylece Kalimnos, Kos, Nisiros, Simi, Tillos, Karphatos, Rodos, Girit, Girit’in hemen yakınındaki Yannasid adalsrı ile diğer ada ve adcıklar, Adalar Denizinin bağrını çiçeklemişlerdir.

Mitologya çağında, ufkun öte yakasındaki çocuğunu beslemek isteyen Tanrıça Hera, tanrısal göğüslerini sıkar; sütün fışkırmasıyla gökkubbede geniş bir yay çizer ve böylece Samanyolu yaratılmış olur. Sütten Akdeniz’e düşen damlalardan, çılgın ada galaksileri oluşur. Bu Altıncı Kıt’anın başlangıcıdır.

./…..

Şimdi Akdeniz’imize dönelim:

Denizcilik sanatı Anadolu kıyılarında başladı.Sporadlara ve Girit’e geçti. Thalassa Grekçe değil, Giritçe bir sözcüktür. Greklerin deniz anlamında bir sözcükleri yoktu. Pontos diyorlardı. Pontos Fransızcadaki pont (rıhtım) demektir. Adalar, denizi geçmek için, bir rıhtımın basamaklarıydılar.

GiritlilerKüçük Asya’dan (Anadolu'dan) göç etmişlerdi.

1900 yılından beri Doğuda yapılan kazılar, Mezopotamya’ya Sümerlerinin bölge ve Proto-Girit sanatına etkilerini açıkça ortaya koymaktadır. Akdeniz’in yani Altıncı Kıt’anın niteliklerinin oluşmasında Girit’in etkileri küçümsenemez kuşkusuz. Evet Girit Adası, su götürmez bir şekilde, Akdeniz’in ocağıdır. Birbirine bağlı pek çok şeyin kökeni bu Girit’te bulunur.

./….

Akdeniz Uygarlığının hazırlanmasında emeği geçen Altıncı Kıt’amızın oluşmasına az çok katkılı olan toplumlara bir göz atalım:

Şimdilerde, Hitit arşivlerinin deşifre edilmesi sayesinde Hitit göçlerinden haberdarız.Böylece Kadeş savasında Firavun II.Ramses’e karşı Anadolu’nun bir araya gelen toplumlarının adlarını biliyoruz. İşte bunlar önce Hitit dağlıları- İlyada’da Ketei olarak anılır- sivri sapkalılar. Sonra kökeni Girit Karyalı karışımı olan, şatafatlı tüylerle süslü miğferler giyen Pulasatiler gelir. Bunlar Filistin’e göç ederler ve sonra oraya bunların adı verilir (Palestin). İncilin Filistinlileri de bunlar. Ledine Habu’nun rölyeflerinde görülür. Bir küreden çıkan görkemli miğferleriyle, İ.Ö. 1400 tarihli Tell-el- Amarna’nın mektubunda söz edilen Sirdanu’lar, Sardunya’ya göç edip bu adaya adlarını verdiler. En sonunda Lukkiler ya da Lykyalılar (Lükyalılar), Sicilya’yı elde eden Sicheller (Sicilya adını buradan alır) Tursha’lar, Trysenes’ler ve Etrüskler.

Bu Hitit arşivleri ayrıca şunlara tanıklık etmektedir:

Homeros’un Donoi’leri olan Donauana,İlion’un (Troya’nın) insanları olan İlouna, Dordanoi(Dardanyenler), Mesogen, Mysienler, Pedasos savaşçıları (Pedasalılar), Küçük Asya’nın güneybatı bicilya, Roma halkları; Altıncı Kıt’adaki etnik hukuku. Öyle olunca, şimdi, Yunanlıların büyük bir kısmının doğudan, özellikle Anadolu’dan göç ettiklerine ilişkin haklı kanımız ve inanılır kanıtlarımız var demektir. Foçalıların Korsika ve Marsilya yörelerinde yayıldıkları da herkesçe bilinir.

Bu Altıncı Kıt’anın iklimi ve insan üzerine etkilerini belirtmek için birkaç şey daha söyliyeyim: Bu iklim, insan varlığının ölçüsüdür. Akdeniz iklimini kışın bir palto ve sobayla, yazın bir iklimlendiriciyle düzeltmeye çalışmaya gerek yoktur. Burada yalınkat giysi ile yılın dört mevsimini geçirebilirsiniz.

Bunun aksi olan soğuk iklim insanlarını alın; bunları Akdeniz’e yerleştirin. Beş yıl sonunda kemiklerinin iliklerine kadar Akdenizli olacaklardır. Güneş, gökyüzü, bulutlar, şimşekler ve deniz onlara kendi yurtlarından çok daha yakın olacaktır. İnsanoğlu Akdeniz’de, anasının kucağındaki kadar rahattır.

Bitiriyorum.

Dante, İtalya’yı şöyle adlandırır:”… del bel paese la dove il si suono” (“ Evet’in gürlediği güzel ülke”) . Bu sözlerden esinlenerek, rahatlıkla Altıncı Kıt’amız için de aynı şey söylenebilir. Akdenizlinin karakteri “hayır”dan çok “evet” demeye yatkındır. “Evet” demek istenir. Evet demek o kadar kolaydır ki! Aksine “hayır” deyince bir sıkıntı duyulur. Altıncı Kıt’a “Evet, evet” ülkesidir.

Aziz Dostum, bir dükkanda, fonda St.Jean Şövalyelerinin kalesi olan bir kartpostal buldum. Bu kartı satın almamın nedeni şato değil, palmiyeler için, çünkü bu palmiyeleri ben dikmiştim.Bunlar tohumdan yetiştirilir. Büyümesi için hayli zaman gerekir. Kuşkusuz tohumların ağaç haline geldiğini göremeyeceğim, ama buraya gelenler gölgesinden faydalanacaklar. Tohumları ekerken, onların hayalimin ufkunda serpilip geliştiklerini görüyordum. Çiçek demetleriyle tamamlanıyorlardı. Bodrum’un ve öteki güney kıyılarının, Suriye’ye kadar olan yörenin ağaçlarını Bodrum’a hep ben diktim. Bugün İzmir’deyim. Onları ancak kartpostallarda görebiliyorum.

Siz, bu ağaçları niçin diktiğimi anlayabilirsiniz. Size bu kartpostalı yollamam biraz da Don Kihottevari bir şey. Don Kihotte ancak Altıncı Kıt’anınünlü kahramanının insalcıl görünüşünün ruhuna nüfuz edemeyen kişiler için gülünçtür. Oysa bütün kahramanlardan daha kahramandır O.

Size gönül dolusu MERHABA.

 "L’ASTRADO", 1971- Sayı 8 

"ANADOLU'NUN SESİ"  ve " ALTINCI KIT'A : AKDENİZ" i okumanızı, dünyanın tam olarak neresinde oturup kimlerin mirasçıları olduğumuzu öğrenmek belki geleceğe farklı bir bakış kazandırır bizlere. 

7 Ekim 2017 Cumartesi

YENİDEN DOĞAN SOKOLEVA "Medon Plioni".


Yeni bir deneysel yeniden yapım. Bir Ege teknesi. “Çırnık (Tserniki) veya “ Sokoleva” olarak anılan bu tekneler Arşipelin değişik yerlerinde armasına veya yelken tipine göre adlandırılırdı. Tekne yük taşırdı.
“Sokoleva”, dörtgen yelkeni bir serenle ayağa kaldırılan basit armasına izafen verilmiş addı. 1835 tarihinde Fransız Amiral Paris’in dikkatini kabuk yapısı ve yelken donanımı ile dikkatini çekmiş, “Yunan Sokolevası” olarak kayıt altına alınmıştı.

“Sakolaifea” kelimesi etimolojik olarak “sago” örtü ve “laifos” giysi kökenli olup bir yelkeni tarif eden 12.yy Bizans metinlerinde ortaya çıktı. Bu tip armanın ilk örneklerine 1. Ve 3. Yüzyıla ait İtalya ve Yunanistan’daki mezar taşlarında rastlıyoruz. O zamandan itibaren, sözcük "sakoleves -sakolefa -sakolefi-tsakouleva" gibi bir dizi değişkende ortaya çıktı.

Nicolas Vlavianos tarafından yapılan tasarım ve inşa yönetimi ve denetimi altında tersane ekibi ile yürütülüyor. Sokoleva donanımlı ( serenli kare ana yelken, gabya yelkenli)yeni “aynalı çırnık”.

Bu tekneler son derece hızlı olup Doğu Ege’nin öngörülemeyen hava koşullarına hızla uyum sağlıyordu. Hafif navlun taşıma, özellikle kaçakçılık, korsanların talan işleri, daha geç tarihlerde süngercilik ve çok nadir olarak balıkçılık amacıyla kullanılıyordu. Bu tip teknenin, başkaca diğerleri gibi 2. Dünya Savasından sonra yıldızı söndü. Boyları 9 metre ile 19 metre arasında olsa da geneli 12 -14 metre arasındaydı, çoğunluğu sivri baş/kıça sahipti.

Günümüzde bu özel tekneyi motor olmadan, eski derin gövde en-boy oranını koruyarak su hattı uzunluğu 10,63 m olarak inşa ediyoruz. Yardımcı tahrik için sadece 4 kürek ve 25Hp bir içten takma motoru var.

İnşası, Helenik Arşipel’de 19. Yüzyıldaki geleneksel gemi yapımı ve denizcilik beğenileri gereklerine uygun olarak planlandı.

Özellikle her özel durumda, uygun yerli Yunan kerestesini kullanmak, Theophrastus'un (Aristotales’in arkadaşı ve takipçisi) "Bitkiler Araştırması" ya da "Historia Plantarum" (Yunanca: "Περὶ φυτῶν ἱστορία") adlı kitabındaki önerilerini büyük bir doğrulukla takip etmeyi kabul ettiğimizde karşılaşmak zorunda kaldığımız en büyük sorunlardan biriydi ve devasa boyutlar aldı. Bugün Yunanistan’ daki ormanlar çok fakir durumda. Genç ağaçlar yasadışı olarak ısınma amacıyla kesiliyor veya büyük yangınlarda yok oluyor. Ayakta kalabilmiş çokça orman olsa da iyi ve uygun ağaç bulmak çok güç. Yukarıda sözü edilen talimatlara göre ağaçlar bulduk ancak farklı ormanlarda, ana yollardan uzak ve izole edilmiş alanlarda dağılmış durumdaydılar. Bürokratik süreç, işimize yarayacak eşleşen eğri olanları ve boyutu ile ihtiyacımız olan bir ağacı kesmek için izin almak çok zordu. Her zaman ağacın ruhu için bir kurtuluş yolu açtık, kestiğimiz ağacın hemen yanına, aynı ağaç tohumundan iki yeni fidan ektik. Çoğu zaman katırlara yüklediğimiz odunları ya denize doğru ya da yakındaki orman yollarına doğru açtığımız patikalardan taşıdık.


Tekneyi inşa etmek için geleneksel olarak kullanılan aşağıdaki ağaçları kullandık.

*Farş üzeri orta ağaç ve yan destekleri (Pinus brutia).

*Omurga, kontra bodoslama, kıç omurga akrebi Yunanistan’da çok az bulunan eucalyptus (Eucalyptus sideroxylon) ve Selvi (Cupressus sempervirens).

*Eğriler, döşekler ve dirsekler karaağaç(Ulmus glabra),

*Eğri üst kolları ve daha yukarıdakiler için, Dişbudak (Fraxinus ornus).

*Baş ve kıç bodoslamada Dut (Morus nigra).

*Kaplama tahtalarında Meşe (Quercus aegilops)

*Küpeşte ve aynada Çeviz( Juglans regia).

*Tülanilerde Selvi ve çam

*Su üstü borda kaplamasında Beyaz çam (Pinus heldreichii),

*Karina kaplamasında Selvi

*Bütün tekne içi suyolu güçlendirmelerde Akasya black locust (Robinia pseudoacacia).

*Arma Selvi ve Spuce (Picea abies).

Bütün eğriler meşeden kavelalarla birleştirildi. (Quercus coccifera) Peşinden kaplamalarda da kullandık.

Bu tekne geleneksel inşa yöntemleri ve denizcilik sanatına uygun olarak inşa ediliyor. Omurgasından yelkenin dikimi, kullanılan radanzasına kadar çok katı kurallar ile inşa ediliyor. Tekne çoğunlukla döneminin el aletleri kullanılarak yapılıyor. Tabii, yeri geldiğinde modern aletlerinde yardımını almaktan kaçınmıyoruz. Bütün bu gayretlerimizin semeresini makinesiz, yelkenle, bu teknelerin seyir yaptıkları  Ege denizinde, Karadeniz ve Kuzey Afrika’da yeniden yol aldığımızda göreceğiz. Atalarımızın geleneğini yakından takip ediyoruz.

Bu idealimiz 30 yıl önce Arşipel’deki adalarda yetişen, ekilip, biçilen Tanrının bize bahşettiği muhteşem ürünlerin ana kara ile ticaretini yelken çağında olduğu gibi yeniden canlandırma fikrinden doğdu. Rüyamız gerçek oluyor.

Nicolas Vlavianos 
Tercüme. M.Cem GÜR 



6 Ekim 2017 Cuma

1400- 1730 arasında da Dyo Kivikastarı İyonia'nin dış yüzeylerine uyguladık.

Astar boya bize macun hatalarını tabak gibi ortaya çıkardı. Çok fazla değiller.  

Beklediğimiz bir başka boya var. Eğer elimize zamanında geçmez ise İyonia içini önce Polisan 49 astar sonra da yine bu Dyo Kivastar ile boyayacağız.

5 Ekim 2017 Perşembe

Marine diesel motor.




2017 yazında İyonia'da neler yaptık ?

1 Ağustos 2017 günü İyonia inşa edildiği tersaneden çıkarılıp kamyona yüklendi ve Sığacık'a geldi.

Tersane çıkışında tekne henüz yüzde yüz tamamlanmamıştı.

Sığcık’a geldiğinde ahvali şu durumdaydı:
Tekne kabuk olarak tamamlanmış, güverteleri ve farşları yapılmış, motor yatakları üzerine geçici de olsa Katana 12 Hp 2.5:1 Baysan şanzımanı ile birlikte oturtulmuş, tekne kabuğuna 2 kat polyüretan macunu çekilmiş, Uzun zaman beklediği için çatlayan, patlayan güverte üzeri kuşağı ile parampetteki yerler kabaca tamir edilmiş, ve kıç omuzluk bağlama babaları ile baş tarafta ana babası bağlanmış, kıç güvercinlik tamamlanmıştı.

Tersanenin ikmal etmesi gerekenler ise : Şaft- kovan-pervane –dış glen – şaft/şanzıman flanşı- dümen iğnecikleri ve motor yataklarının tekneye bağlanması ve motor grubunun montajı idi. (9 Ağustos)bütün bu grubun ölçüleri alındı. 10, 15 gün içinde teslim edilip montajı da yapılacak diye umuyorum. 5 Ekim'de hâlâ bekliyoruz.
* Liman kaydı için bedeli karşılığı fatura-CE Belgesi- İnşaiye sertifikasını sağlamak.

Tersaneden bağımsız olarak benim donatan olarak tamamlamam gerekenlere, yani zurnanın zırt deliğine gelince:
* Dış yüzey zımparası ve yoklama macunu ile astar boyanın atılması
* Ham güverte ve farşların zımparası- macunlanması ve kaymaz boyalarının yapılması
* Kerestelerin ve deniz tutkalının satın alınıp, 7 metre ana direk içi boş konik kare ahşap profilin hazırlanıp daireye tadil edilmesi,
* 4.5 metre bumbanın 2 kat lamine dikine dikdörtgen kesit hazırlanması ve direk tarafına bumba çatalının yapılması
* 3.50 metre serenin 2 kat lamine kare kesit hazırlanması ve baş tarafına çatalın yapılması
*10x10 ile başlayıp uç tarafı 7 santime düşürülecek yuvarlatılmış cıvadranın yapılması
* 4mm kalınlığında ve 60 santim boyunda 6 adet çarmıh ayaklarının soğuk ve/ya sıcak demir olarak hazırlanıp gövdeye montajı.
* Hava soğutmalı Katana’ya olabildiğince sessiz ve çağdaş malzemeler ile egzost sisteminin kurulması ( Motor egzost çıkışına hazır satılan bir egzost spirali- Cam elyaf takviyeli PP-R Kompozit egzost borusu- ve ısı izolasyonu ve ses izolasyonu için taş yünü yalıtım malzemesi)
Sabit donam ve hareketli donamın hazırlık ve montajı
* Çarmıhlar ve baş istralya 7x19 yumuşak paslanmaz 5 mm tel kabaca 45 metre . Her birinin alt ucunda radanza ve bakır terminal ile sıkılması. (bazılarınız “Yooook yumuşak tek armada kullanılmaaaaz. İlle de 1X19 sert tel olmalıdır” diyeceklerdir. Evet, genel prensip ve uygulama öyledir. Ama İyonya’da direk üzerinde paslanmaz veya pirinçden boğazlar ve onlara monte edilmiş sabit mapalar yok. Onların yerine ahşap tırnaklar var ve çarmıhlar ile istralya bu tırnaklara birer kasa ile tutturulacak. Sert teli kasa yapmak ve terminal ile boğmak olanaksız.
* Ana yelken, trenkete ve flokun dikimi. Çıkma yelkenlerden yeniden yelken dikimi.

15 Ekim itibariyle dostların da el vermesi ile, bitmez tükenmez, iç dış macun ve zımpara işlerini tamamladık. Özellikle teknenin parampet kısmındaki çok fazla girinti çıkıntı ve kötü ahşap uygulaması nedeniye çok profesyonel bir iş çıkarttığımızı söyleyemem.

Eylül'ün son haftasında yakınımızdaki Bademler Köyünde bulunan ve ahşap evler imatı yapan bir keresteciden kendi seçtiğimiz 12 adet 15 x 5 cm 4 metrelik sarı çamları aldık. Keresteci bize 10 x 5 olarak hesapladı. Toplamda 250 desi sarı çama 390 lira verdik. Kendi arabamız üzerine bağladığımız port bagaja yükleyip Sığacık'a getirdik.

Bütün sabit ve hareketki arma bu ağaçlardan yapılıyor.
Hemen direğe başladık. Tamamlanmak üzere.


Necdet Ağabey iş başında ...



Ben de yardım ediyorum





Kutu profili her ağaç birbirini kitleyecek şekilde yapıyoruz.

Kutu tamamlanmadan önce içine sıva altı 2 adet kılavuzlu elektrik borusu monte edip demir feneri ve gerekirse güverte aydınlatmasını donatacağız. İç montaj ve kutu tamamlandığında tabanı 12,5 cm kare kesit olacak ve direğin tepesinde konikleştirip cunda çapını 8cme getireceğiz. Tabandan 20-30cm kare kesit olandireği köşeleri pahlayarak çokgen hale getireceğiz.

Peşinden cıvadra, seren ve bumba imal edilecek.


Bugün Urla'dan 2 adet 2.5Kg'luk Dyo Kivastar astar boyası ile Polisan Marine 49 Astar aldım.

Bu 49 astar bizim eskiden 490 dediğimiz eprenye malzemesi. Poliüretan bazlı, çift komponentli solvent içeren,tekne ve yat üretim ve bakımında ahşap yüzeylerin emprenye edilmesinde kullanılıyor. Uygulama ölçüsü 5 birim astara 1 birim sertleştirici ekleniyor. Üzerine macun, zımpara ve boya uygulanıyor. Arma donamını ve güverteleri astar boya öncesi bu 49 ile sağlama almakta fayda var. Fiyatı 85TL yanında 1 Lt tinerini de verdiler . Ederi 15TL. İşin başında 100 liradan kaçınıp ahşabın ömrünü kısaltmanın bir mantığı yok.

Dyo Kivastar'ı da tersane önerdi. İşin güzeli satıcıya renklendirebilir miyim dediğimde renk kartelasını çıkartıp seç bakalım dedi. Böylece süt beyaz astar boya yerine hafif türkuaz bir rengimiz olacak. Uygulamasında %10 tiner ekleniyor. Tek katta 1 litresi ortlama 15m2 boyuyor. Ederi 2.5 Kilosu 45 TL.  2 Lt de tineri için 20Tl verdim.

Astar uygulamalarına kabuktan başlayacağız. 

Bundan sonra arma ayrıntılarını anlatacağım.

 



26 Eylül 2017 Salı

DALGA YÜKSEKLİĞİNİ DOĞRU TAHMİN ETMEK

BİRAZ PALAVRADAN ZARAR GELMEZ
“Abi bi patladı hava, 5 metrelik dalgalar karşıdan geliyor, direk uğulduyor, sanırsın kırıldı kırılacak… Hava en az yetmiş esiyor. Tekne her dalgayla şahlanıp kalkıyor, sonra uçuruma düşüp korkunç seslerle çatırdıyor. Dedim bugün ölmezsek, bir daha ölmeyiz… –Geçmiş olsun reis, nerede oldu bu? –Edremit Körfezi’nde! –Hadi canım!?” 
Ama işin aslını öğrenmek de gerekir.

Tayfun Timoçin'e teşekkür edelim.