13 Şubat 2014 Perşembe

KAMARASIZ - AMBARLI TEKNELER

Genel olarak “tekne” deyince akla gelenler ilk ayrımda motor veya yelken teknesi olarak ayrışıyor. Gönlümde motor teknelerinin de ayrı bir yeri olmakla birlikte biz yine de yelken teknelerini konuşalım.

2006 yılında fuarda standımı ziyaret eden ziyaretçilerin doldurması için kısa bir anket düzenlemiştim. Sonuçları teorik ve gözleme dayalı bilmeme rağmen yine de ete kemiğe bürünmüş olarak görmek şaşırtmıştı.  Formu dolduranların büyük çoğunluğu motorlu tekneyi yelken teknesine tercih ediyordu. Her iki grup da ille kamara ve muhakkak kapalı bir tuvalet mümkünse duş istiyordu. Tuvaletin yanında mutfak neredeyse keyfe keder kalıyordu. Yine her iki grupta da olmazsa olmazların başında geniş, çok kişinin oturabileceği bir havuz yine önemli kıstaslardan biriydi.

Kaç metre bir tekne düşünürsünüz? Sorusunun cevabı daha bismillah 15 metreden başlayabiliyor, tekneler ve hacimleri konusunda ne kadar afakî bilgiyle dolu olduklarını gösteriyordu.

Seçimini yelken teknesinden yana yapanların neredeyse tamamı hem cenoa’da hem de ana yelkende sarma sistemini hayati buluyorlardı. Sonradan anladım ki güverte üzerinde çalışmayı güvenli bulmuyor, korkuyor, her şeyi havuzdan kontrol etmek istiyorlardı.

Aranan tekne boyu hakkında yeterli ve oluşmuş fikir yoktu. Genel olarak ya arkadaş veya tanıdığın teknesinin eş boyu veya daha büyüğü hedefe konmuştu. Yelken teknesi için bilgi ve donanımın çok da önemli olmadığını, teknolojinin artık çok geliştiği ve tekne kullanmak için çok bir bilgiye gerek olmadığı, bir ehliyet almanın hiç de zor olmadığını, hatta sınavlarda zayıf olanlara yardım edilip ille de ehliyet sahibi yapıldığı sıkça tekrarlanan ve gerekliliği hiç önemsenmeyen bürokratik bir gereksizliktir.

Yine fuarı dolaşan, gün sonunda kucağı broşürlerle dolu evinin yolunu tutanların hedefledikleri teknelerde “denizcilik vasıfları” teknelerin sunduğu lüksün yayında çoktan kâle alınır olmaktan çıkmıştı.

Yıllar içinde konuyla ilgili olanlar kendilerini geliştirdiler, ellerindeki bütçenin müsaade ettiği kadar teknelere bakmayı öğrendiler. Çoğu ise aylık tekne dergilerinin pompaladığı asla erişemeyecekleri lüks “yacth”ların resimlerine bakıp hayal kurmaya devam ediyorlar.

Bu güne kadar yaptığım belli başlı teknelerin hepsi kamaralıydı. Tasarım tekniği olarak kamaralı teknelerde bir havuz var. Bazı tasarımlarda bu havuz geniş ve ferah olabilir bazı tasarımlarda ve özellikle uzun yol, açık deniz teknelerinde olabildiğince küçük hatta rahatsız olur. Her iki halde de teknede yolculuk edenler tasarımın müsaade ettiği bu havuz içinde oturmaya mahkumlar. Müsait havalarda güverteye veya kamara üzerine çıkılabilir, oturulabilir. Ama önünde sonunda havuz kadar güvenli olmayan şuradan buradan kendini güvenceye alacak şekilde tutunduğun, kolunu bacağını doladığın düzlem bir alandır güverte veya kamara üzeri.
Bu da beni her nedense fazlasıyla  rahatsız ediyor. Küçücük bir teknenin bile aslında kocaman olan iç hacmini bir güverte ve kamara binası ile kullanımımıza kapatıveriyoruz. Kamaranın amacı nedir?  Kötü hava şartlarından, soğuktan, yağmurdan, kardan korunmak.  Tuvalet ihtiyacını giderirken mahremiyetin korunması. Kapalı bir ortamda ve yatakta yine mahremiyeti koruyarak yatabilmek. Başka? Bütün bunları sağlayan ve fakat tekne genel hacminin ortalama 4/5ini de yutuveren bir bina. Açıkçası bana hiç de mantıklı ve akıllıca gelmiyor.
Bir de yüzyıllardır uygulanan tulum ambarlı iş teknelerine bakalım: Teknenin boyu ne olursa olsun baş ve kıç tarafta kısa veya uzun birer güverte. Teknenin boyuna bağlı olarak orta tarafta bir, iki veya daha fazla kemere hattında oturak veya “hiç” oturak. Teknenin içinde farşlar üzerinde ayağa kalkındığında makul ve güvenli bir yükseklikte küpeşte. Eğer ortada oturak yoksa iki güverte arasında kocaman bir boş hacim.
Tekne yelkenli ise, kamaralı teknelerdeki güverte üzeri güvensizliğin tam tersine aşırı bir güven duygusu ile teknenin içinde direk ve yelken ile ilgili her türlü işlemin ister oturarak ister ayakta rahatça yapılabilmesi.

Tekne boyu 6 metre üzerinde ise ortadaki tulum ambar boşluğuna bir masa ve birkaç sandalye konulabilme olanağı. Baş ve kıç güverte altlarının geniş ambarlar olarak kullanılması. Bumba üzerine atılacak sağlam bir branda ile tulum ambarın, en az kapalı bir kamara kadar korunaklı olmasının sağlanabilmesi. Tekne boyu daha büyük ise baş güverte altının yatacak yer olarak da kullanılabilmesi.
Evet, bu tip teknelerde tek derdimiz kapalı bir tuvaletin olmaması ki o da ne kadar geleneksel denizci olduğunuza bağlı.
Kamaralı teknelerde ıslanma derdimiz yok. Tulum ambar teknelerde sert havalarda serpintinin tekne içine girmesi veya içeriyi ıslatma olanağı göz ardı edilemez. Bunun için de ambar ve baş güverte birleşim hattına monte edilecek makul bir serpinti körüğü ıslanmayı da asgari seviyeye indirecektir.

Kamaralı ve korunaklı bir tekne ile açık denizde çok daha güvenli seyir yapabiliriz. Ama tulum ambar teknede de uygun havayı kollayarak aynı seyir şansını yakalayabiliriz. Bu işi yüzyıllardır tulum ambar teknelerle yapanların canı yok muydu? Su alan ambar sintine pompasına bolca çalışma olanağı verecek, süs olmaktan çıkaracaktır.


Bütün bu aşırı uçlardaki fikir ve uygulamaları yazdığımda dostlarım beni “mazoşist” olmakla, çağın bize sunduğu teknik kolaylıkları neden kullanmayıp kendimize eziyet edercesine denizcilik yapmamızı savunduğumu soruyorlar. Zaman içinde keyfimiz ve lüksümüz için terk ettiğimiz ve artık neredeyse hiç kullanılmayan tulum ambarlı tekneleri yeniden deniz yaşamına katmanın gereğine inanıyorum. Böylece her tarafı ve her bir aygıtı aslında bizi alışık olduğumuz “kara yaşamından” kopartmayan, (denizde’ymişcesine) duygusu veren çağdaş tasarım oyuncaklardan kendimizi sıyırıp daha geleneksele yaklaşıp denizi daha doğru yaşayacağımıza inanıyorum.

Resimlerin tamamı AN DURZUNEL teknesine aittir. Güverte boyu 6.60mt eni 2.55mt dir.

1 yorum: