21 Aralık 2016 Çarşamba

YELKENLİ GEZİ TEKNELERİ EVRİMİ (1)

Alternatif seyirin ortaya çıkışı 
Charles Doane'dan tercüme & derleme


Önemli bir öncü, borsa komisyonculuğu yapan Richard Turrell (R.T.) McMullen 1850 yılında 20 yaşında iken yelken öğrenmeye ve 20 ft boyunda, yarım güverteli bir tekne Leo’yu yaptırmaya karar verdi. 41 yıl boyunca en büyüğü 42 Ft boyunda, derin karinalı, görece dar bir İngiliz cutterı Orion olmak üzere İngiltere Adaları ve İngiliz kanalında dolaşarak değişik tekneler inşa etti. 

McMullen’in yatçı kariyeri titiz ayrıntılara önem verdiği Down Channel kitabında anlattığı gibi iki açıdan önemlidir. Öncelikle zengin bir iş adamı veya aristokrat değildir ve özgür iradesi doğrultusunda yelkenle aşkla ilgileniyordu. Yarışçılık veya yatçılık camiası ilgisini çekmiyordu, bunun yerine teknelerin ve yelkenciliğin önemsiz ayrıntıları ve su ortamının kendisi tarafından büyülenmişti. Sıkı standartlar oluşturdu ve nihayet teknesini tek başına kullanabilecek kadar ustalaştı.

McMullen'in ilk tek başına seyir denemesi 28 ayak boyunda sıra dışı, az su kesen, cat-yawl arma donanımlı lugger, kendi deyimi ile “katlanır salmalı” drop-keel Procyon ile oldu. Bir kere de yanına aldığı ekibin yetersiz olduğuna karar verip tekneden kovduktan sonra, çok daha ağır Orion ile Fransa’dan İngiltere’ye seyir yaptı. Son teknesi 27 Ft Perseus, Procyon’e benzese de lugger gövdeli, yawl armalı ama bu kere ön yelken de taşıyan, daha derin karinalı ve oynar salmasız bir tekne idi. 1891 yılında McMullen Perseus’te tek başına Manş Kanalının ortasında ölü bulundu. Büyük ihtimalle bir kalp kriziydi.

Bir diğer önemli figür İskoç avukat John MacGregor 1865 yılında “Rob Roy” isimli 14 Ft kano ile Avrupa turu yapmak üzere yola çıktı. Macerasını anlattığı A Thousand Miles in the Rob Roy Canoe on Twenty Lakes and Rivers of Europe - Rob Roy'un Kanosu ile ve Avrupa'nın 20 Gölü ve Nehirleri'ndeki Binbir Mil- isimli kitabı sonraki yıl yayımlandı ve gelen başarı MacGregor’u 1866 da İskandinavya ve 1869da Orta Doğu ya yapacağı kano ile seyahatlerini ateşledi.

John MacGregor Ürdün Nehrinde yerel destek alıyor.
MacGregor'un kano seyahatleri gerçek anlamda kano ile gezi değildi; gezip görmek istediği nehir veya göl kıyısına kanosunu tren veya kamyon ile getiriyor ve geceleri sahilde muhakkak bir barınak buluyordu. Kanosu da bizim şimdi düşündüğümüz gibi geziye de uygun değildi. Gerçekte MacGregor’un teknesi daha çok Kuzey Amerika “Eskimolarının” kullandıkları, deniz kayağına benziyordu. Fakat maceraları insanların gözünü açıp, su üzerinde "eğlendinlen" olabileceği ve bunun da mali külfetinin katlanılmaz olmadığını gösterdi. MacGregor’un kendisi de her şeyden önce yorulmak bilmez bir gösteri adamı ve tanıtımından faydalanmak konusunda içgüdüye sahip mükemmel bir propogandacıydı. Kitabının çokça satılıp okunması İngiltere ve Avrupa’da pek çok  "kano kulübü”nün kurulmasına öncülük etti.
Yelkenli ve kürekli kanoların ilk zamanları

Kano ile yolculuklarının dışında MacGregor 1867 yılında kendi çizdiği 21 Ft bir yawl – onun da adı Rob Roy- “makul” bir tekne ile de seyir yaptı. Bu, yöresel kullanımda olan İngiliz yatlarına çok benzeyen, tam omurgalı ama onların küçültülmüşü standart bir tekneydi. Bir kamarası yoktu ( Geceyi havuzluk tentesi altında geçiriyordu) ama havuzda katlanır bir mutfak gibi zekice tasarlanmış kolaylıklara sahipti.
yawl Rob Roy
Rob Roy’un mutfağı
MacGregor'un küçük yawl teknesi onu Manş Kanalını geçip Fransa’ya, Seine Nehrinden Paris’e götürüp geri getirecek kadar denizciydi. Bu yolculuğun görünen amacı, McGregor’unki ve benzeri
pek çok kitabı okuyup etkilenmiş III Napoléon talimatı ile düzenlenen Paris tekne fuarında boy göstermek ve kano ile Protestan müjdesini bir arada vermekti. MacGregor'un yolculuk kitabı The Voyage Alone in the Yawl Rob Roy, onun örneğini takip etmek isteyen daha uygun teknelerle yelken yapmalarına yol açtı. 

MacGregor'un Amerikalı muhadili Nathaniel H. Bishop çok iyi anımsanmasa da o günlerde Avrupalı öncüden esinlendi. Bishop, Maria Theresa adını verdiği kağıt kaplama bir kano ile Ohio ve Missisipi nehirlerinde yolculuk yaptı, peşinden sadece 25 Dolara mal ettiği Centennial Republic 1875 yılında Florida Körfezi kıyılarını dolaştı.
Barnegat Körfezi sneak-box teknesi planı ve arması
Teknesi New Jersey sahillerinde ördek avcıları tarafından kullanılan “sneak-box” iri salması ve sprit sail yelkeni ile dikkat çekiyordu. Bishop'un teknesi 12 Ft boyunda 4 ft eninde ve tam 200 pounds ağırlığındaydı. Deneyimlerini yazdığı Four Months in a Sneak-Box, yayımlandığı 1880 yılında sükse yaptı ve tıpkı McGregor örneğinde olduğu gibi Amerikan Kano Birliğinin kurulmasına ve ilk komodoru olmasına ön ayak oldu.
McMullen, McGregor ve Bishop gibi öncülerin peşinden gezi amaçlı yola kaç kişinin çıktığını kestirmek kolay değil. Bu mütevazı tekne ve basit yelkenler ile sadece zevk için çıkılan yolculuklar halkın ilgisini hemen çekmedi. Zengin ve ünlülerin sahillerde pahalı tekneleri ile boy göstermeleri popüler basının her zaman ilgisini çekiyordu. Hikayelerini kendileri anlatmaya istekli olmadıkça yaptıkları seyirler karanlıkta kalıyordu. Ancak öncülerin baştan çıkarıcı özerklik, fantezi ve maceraları yelkenle seyrin artık hayal veya gıpta edilecek bir şey değil gerçek olmasını vadediyordu. 
MacGregor, Fransa yolculuğu açıklamasında konuyu şöyle özetlemişti: “ Genç bir ergen olarak kendi teknesinde, kendi ustası olmanın zevkini düşlerdim. Ancak gerçeklik hayal gücünün çok ötesine geçti ve geçici bir zevk değildi” 

Bildiğimiz, 19. yüzyılın sonlarından itibaren kendi küçük teknelerinde seyir yapan orta ve üst-orta sınıf insanların sayısı giderek arttı ve yatçılık sporunun bu yönü ile de sadece üst sınıfların eğlencesi olmaktan çıktı. 20. yüzyılın başlarına kadar, güney İngiltere kıyılarında seyreden, demir yolu şirketlerinin kendilerine özel bilet fiyatları sunduğu orta sınıf amatör yatçılar vardı. Bu açık uçlu gidiş-dönüş biletleri sayesinde Londra’da işi olanların hafta sonlarında Manş denizinde yelken yapıp, Pazar akşamı tekrar trene binip Londra’ya Pazartesi sabahı işleri başında olmalarını sağlıyordu. Bu yöntemle, birkaç hafta sonu gezisi sonrasında sahillerin büyük bölümünü ziyaret edebilme imkanı vardı.
Küçük tekne gezginleri tıpkı mavi kanlı asil selefleri gibi kulüpler oluşturdular. İlki, açılış toplantısını 1880'de İngiliz avukat Arthur Underhill'in ofisinde yapan Cruising Club'dı ve kısa süre sonra "Royal" Cruising Club'a dönüştü. 1926'da kurulmuş olan bir başka İngiliz kulübü olan Little Ship Club'ı ve Amerika'da ilk kez 1922'de Beefsteak John's adlı bir Greenwich Village mekânında kurulan Cruising Club of America, Amerika Seyir Kulübü izledi.

O yıllarda ortaya çıkan bu ve benzeri kulüpler üyelerini denizcilik ve geziler konusunda eğitmeyi hedeflerine koydular. Çeşitli yollarla - bültenler, dersler ve ödünç kitaplar aracılığıyla - bu kulüp üyeleri sosyal statülerine önem vermeksizin bilgi ve uzmanlıklarını paylaşıyorlardı. Elbette, başarı gururuyla mayalanan bu aynı dürtü, bazılarının yaptıkları yolculuklarını yazıp yayımlamasına da yol açtı. Giderek artan bu edebi gelişme, hem sporu yürütenler arasında bilgi yaymak hem de yeni uygulayıcıları cezbetmek için hizmet etti.


Peki, günümüzde kanoculuk ne alemde diye merak ederseniz......

http://www.clcboats.com/shop/boats/development-projects/waterlust-sailing-canoe.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder